Suriye’de yaşayan tüm kimliklere özsavunma çağrısı 2025-07-19 09:02:07   Derya Ren   HABER MERKEZİ – HTŞ’nin Suriye’nin Süveyda kentinde yaşayan Dürzilere yönelik gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Lübnan Newroz Kültür Derneği Eşbaşkan Yardımcısı Henan Osman, “Suriye’deki tüm ulusal kimlik ve inanç gruplarını, özellikle Dürzi, Kürt, Hristiyan, Alevi ve Sünni toplulukları, birleşmeye ve özsavunmalarını geliştirmeye çağırıyoruz” dedi.   Baas rejiminin yıkılmasının ardından, emperyal güçlerin desteğiyle Şam hükümetini fiilen kontrol altına alan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ), Suriye’de farklı inanç ve ulusal kimlikleri hedef alan tekçi, milliyetçi bir siyaset yürütmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Tartus, Hama, Humus ve Lazkiye gibi kıyı kentlerinde Alevilere yönelik katliamlar gerçekleştiren HTŞ, son günlerde ise Süveyda’da yaşayan Dürzi topluluğuna yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.   HTŞ’nin Dürzilere yönelik katliamlarını sürdürdüğü süreçte, İsrail Şam’da aralarında Suriye Savunma Bakanlığı binasının da bulunduğu birçok noktayı bombaladı. Bombardımanın ardından geçici Şam hükümeti dün yaptığı açıklamada, İsrail ve ABD’nin şartları uygulama temelinde Süveyda’daki güçlerini geri çektiklerini duyurdu.   Lübnan Newroz Kültür Derneği Eşbaşkan Yardımcısı Henan Osman, geçici Şam hükümetinin Dürzilere yönelik katliamları başta olmak üzere Suriye’de farklı kimliklere karşı yürüttüğü saldırılara ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘Din adına siviller terörize ediliyor’   Baas rejiminin düşmesinin ardından emperyal güçlerin HTŞ’ye verdikleri desteğin sıradan bir destek olmadığını belirten Henan Osman, bunun bölgesel ve uluslararası mutabakatlar çerçevesinde planlanmış bir hamle olduğunu söyledi. Henan Osman, “HTŞ her ne kadar terör örgütü olarak sınıflandırılsa da, uluslararası güçler bu gerçeği görmezden gelmeyi ve İran'ın Suriye'deki etkisini azaltmak için HTŞ'yi daha büyük bir hesaplaşma aracı olarak kullanmayı tercih ettiler. Alevilerden Dürzilere kadar hiçbir mezhep ya da topluluk özgür bırakılmamış; hatta tarihi yapılar yakılmış, siviller din adına terörize edilmiştir. Karşımızda, biçimleri farklı olsa da zihniyet olarak aynı olan bir iktidar türü bulunuyor” dedi.   Alevi-Dürzi meselesi   Dürzilere yönelik katliamları anlayabilmek için yaşananlara bütünsel bir perspektiften bakmak gerektiğini vurgulayan Henan Osman,  “Özellikle geçici Suriye hükümeti temsilcileri ile İsrail arasında ‘normalleşme’ adı altında Azerbaycan’da yürütülen görüşmelere dikkat çekmek gerekiyor. Bu görüşmelerde Suriye tarafı, Batı’ya özellikle de İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde açık ve net bir şekilde anlaşmaya varılmasını önerdi. Ancak varılan mutabakat, İsrail ve Batı’nın Suriye’deki azınlık grupları konusunda herhangi bir taviz vermediği bir anlaşmaydı. Bu yaklaşım, geçmişte Alevilerin kendi hallerine bırakılmasıyla benzerlik taşıyor. Bugün aynı durumun Dürziler için de geçerli olduğunu görüyoruz.”   Tom Barrack’ın tekçi söylemleri   ABD Suriye Temsilcisi Tom Barrack'ın geçtiğimiz günlerde Suriye’ye yönelik sarf ettiği tekçi söylemleri anımsatan Henan Osman, devamında şunları söyledi: “Suriye'nin çok kültürlü bir ülke olmasını istemiyor. ‘Suriye ancak merkezi ve birleşik bir devlet olabilir’ deniyor ki bu da Kürtlerin, Dürzilerin veya Alevilerin doğal özerkliğiyle ilgili her şeyin reddedildiğinin bir işareti. Bu da çeşitliliği yok ederek ve kimlikleri küçülterek Suriye'yi düşmanca bir güçle birbirine bağlamayı amaçlayan yeni bir sömürgeciliğin temel taşıdır. Bugün Dürzilere karşı görülen durum zor ve farklı bir durum değil, ancak bu uygulamanın devamı, devletin, dinin veya ‘ulusun birliği’ adı altında, bu ülkenin çeşitli kesimlerinin siyasi ve kültürel haklarının silinip daha acımasız biçimlerle değiştirildiği bir zulümdür.”   Uluslararası bölünmüşlük   Henan Osman, Suriye'de yaşanan katliama ilişkin uluslararası sessizliği eleştirerek, “Suriye'nin geleceğini ve yönetim biçimine anlam vermek için uluslararası bölünmüşlükten bahsetmek gerekir. İki temel sorumlu var: Birincisi, belirli ekonomik düzenlerin ortadan kaldırılması ve Suriye'deki kesimlerin merkezi bir üs altında birleştirilmesi mücadelesi gibi kararlı adımlarla ‘Şeriat hükümeti’ni desteklemeye başlayan ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın sorumluluğu. Bu ülkeler, ulusal azınlıkların hakları veya Suriye çeşitliliğinin korunması konusunda gerçek bir kaygı taşımıyor. Fransa, İsrail ve Rusya'ya verilen ikinci sorumluluk ise daha çok federal veya özerk bir yönetim biçimidir; ancak bu yönetim biçimi, halkların veya mağdurlarının özlemleri konusunda gerçek bir kaygı taşımadan, güvenlik ve jeostratejik hakların erozyona uğratılması temelinde şekillenmektedir.”   Suriye’deki demokratik örgütlerin ve güçlerin pazarlık konusu haline getirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Henan Osman,“Daha önce Aleviler ve Kürtler örneğinde olduğu gibi, Dürzilere karşı işlenen suçlar karşısında da uluslararası kamuoyunun sessizliğine ve göstermelik tepkilerine tanıklık ediyoruz. Bu bağlamda, IŞİD’e karşı mücadelede belirleyici bir rol oynamalarına rağmen, Kürtlerin bugün Şam hükümetine bağlı kalmaya zorlanması da bunun göstergesidir” ifadelerini kullandı.   ‘Projeye tamamen karşıyız’   Lübnan’da bulunan Dürzi partilerin de Dürzi katliamına karşı seslerini tam anlamıyla yükseltmediklerini söyleyen Henan Osman, “Ulusal birlik’ veya ‘barış’ gibi bazı genel talepler dile getirildi, ancak bu kitlesel açıklamalar, gerçek sorumluların isimlerinden uzak ve yapılanların Şii hükümetine bağlı veya onun himayesindeki örgütler tarafından gerçekleştirilen sistematik bir katliam ve insan hakları ihlalleri olduğunu göstermiyor. Newroz Örgütü ve bir Kürt kadını olarak, Suriye'nin Dürzi kesimine ve bugün kanlı ve baskıcı bir siyasi projeyle gerçek bir varoluşsal tehditle karşı karşıya olan Suriye'nin tüm farklı kesimlerine, teslim olmak ya da ölümden başka seçenek sunmayan bu siyasi projeye tamamen karşıyız” diye konuştu.   Saldırılara karşı savunma çağrısı   Geçici Şam hükümetinin farklılıkları yok etmeye çalıştığını söyleyen Henan Osman, devamında şunları söyledi: “Suriye toplumundan geriye kalan her şeyi yok etmek isteyen sözde geçici Şam hükümeti, planlı bir insan hakları ve özgürlükleri konusunda karanlık bir ihlaller dizisine sahip prestijli örgütler tarafından yönetilen merkezileşmiş otoriter bir yaklaşımın sonucudur. Bu yaklaşımın devam etmesinin, hiçbir kesimin güvende kalamayacağı genel bir iç savaşa yol açacağı konusunda uyarıyoruz. Bu, Suriye'yi tüm kesimleri için bir vatan olmaktan çıkarıp, bölgesel ve uluslararası hesaplaşmaya açık bir toprak haline getirecektir. Bu nedenle, Suriye'deki tüm ulusal ve inanç grupları, özellikle de Dürzi, Kürt, Hristiyan, Alevi ve Sünni güçleri birleşmeye ve kendilerini savunmaya çağırıyoruz. Çünkü toplumsal öz savunma ilkesi, merkezi din devletinin zorla devrilme girişimi olduğu sürece temel ve önemli bir koşuldur. Bu bağlamda, uluslararası toplumun göreceli sessizliğini bozmasını ve ayağa kalkmasını talep ediyoruz.”