Leyla Zana’ya yönelik saldırı protesto edildi 2025-12-25 18:31:20   İZMİR - DEM Parti İzmir Kadın Meclisi, Leyla Zana’ya yönelik cinsiyetçi ve ırkçı saldırıyı protesto etmek amacıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.     Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi, Kürt siyasetçi Leyla Zana’ya yönelik cinsiyetçi ve ırkçı saldırıyı, gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile protesto etti. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen açıklamada, “Nefrete teslim olmuyoruz. Barışta ısrarlı, birlikte kararlıyız” ve “Leyla Zana onurumuzdur” yazılı pankartlar açılırken sık sık, “Jin jiyan, azadî”, “Leyla Zana onurumuzdur” ve “Yaşasın Kürt kadın mücadelemiz” sloganları atıldı. Açıklamaya çok sayıda kadın örgütü ve yurttaş katıldı.    Basın metnini meclis adına DEM Parti İzmir İl Eşbaşkanı Fulya Erdoğan okudu.   ‘Bu nefret dili tribünlerle sınırlı değil’   Leyla Zana’ya yönelik cinsiyetçi ve ırkçı söylemlerin kaynağını ve sonuçlarını iyi bildiklerini ifade eden Fulya Erdoğan, bu saldırının bir anlık taşkınlık ya da kontrolsüz bir taraftar tepkisi olmadığını vurgulayarak, “Bu saldırı; savaş siyasetinin, erkek egemen zihniyetin ve Kürt kadın mücadelesine yönelik sistematik düşmanlığın spor alanlarında yeniden üretilmesidir. Bu nefret dili yalnızca Soma’daki tribünlerle sınırlı değildir. Bursaspor tribünlerinden yükselen cinsiyetçi ve ırkçı saldırı, sonraki günlerde farklı stadyumlarda ve farklı kulüplerin maçlarında açık biçimde sahiplenilmiş ve desteklenmiştir. Aynı küfürlerin, sloganların ve işaretlerin başka tribünlerde tekrar edilmesi; bu saldırının münferit değil, tribünler arası dolaşıma sokulan, organize biçimde yaygınlaştırılan ve meşrulaştırılmaya çalışılan bir nefret pratiği olduğunu göstermektedir” dedi.   ‘Nefret dili, fiziksel şiddete dönüştü’   Bu saldırıların daha sonra da devam ettiğini hatırlatan Fulya Erdoğan, “Bodrum FK–Amedspor karşılaşması öncesinde ve sonrasında Amedspor taraftarlarına yönelik taşlı ve fiziksel saldırılar, bir kadın taraftarın yaralanması ve güvenliğin sağlanmaması; Kürt kimliğini temsil eden her sembolün spor alanlarında sistematik biçimde hedef alındığını bir kez daha göstermiştir. Burada tribünlerde kurulan nefret dili, bu kez doğrudan fiziksel şiddete dönüşmüştür. Leyla Zana herhangi bir isim değildir. Kürt halkının siyasal hafızasında, barış arayışında ve anadil mücadelesinde sembol olmuş bir kadındır. Bu nedenle ona yönelen saldırı, bir kişiyi değil; Kürt kadınlarının örgütlü mücadelesini, kadınların siyasal özne olma iradesini ve barış fikrinin kendisini hedef almaktadır. Saldırının özellikle cinsiyetçi küfür üzerinden kurulması tesadüf değildir. Kadın bedeni ve kimliği, bilinçli biçimde bir aşağılama ve kışkırtma aracına dönüştürülmektedir” diye belirtti.   ‘Saldırıların bu süreçte yoğunlaşması tesadüf değil’   Bu saldırıların, barış ve demokratik çözüm tartışmalarının gündeme geldiği süreçte yoğunlaşmasının tesadüf olmadığına dikkat çeken Fulya Erdoğan, “Barış umudu güçlendikçe, savaştan ve çatışmadan beslenen, inkâr ve düşmanlık üzerinden siyaset kuran çevrelerin daha yüksek sesle sahaya sürülmesi bilinçli bir tercihtir. Nefret dili yalnızca hedef aldığı halkları ve kadınları yaralamaz; zamanla onu üretenleri de çürütür, toplumu bütünüyle zehirler. Tarih defalarca göstermiştir ki inkâr ve düşmanlık üzerinden kurulan her siyaset, eninde sonunda kendi yarattığı şiddetin altında kalır. Biz kadınlar bu yüzden barışı savunuyoruz: Çünkü barış yalnızca bir umut değil, aynı zamanda toplumsal aklın, adaletin ve birlikte yaşamanın tek gerçek güvencesidir. Burada altını özellikle çiziyoruz: Türkiye Futbol Federasyonu, kulüp yönetimleri, müsabaka güvenliğinden sorumlu birimler, emniyet güçleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve ilgili tüm kamu kurumları bu sürecin doğrudan sorumlusudur. Tribünlerde açıkça üretilen ırkçı ve cinsiyetçi nefret karşısında sessiz kalan, bu saldırıları “disiplin meselesi” olarak geçiştiren ya da etkili soruşturma yürütmeyen her kurumsal tutum; bu saldırıların siyasal zeminini genişletmektedir. Suskunluk tarafsızlık değildir; suskunluk, nefretin devamına verilen örtük bir onaydır” ifadelerini kullandı.   Fulya Erdoğan, son olarak talepleri ise şu şekilde sıraladı:   "*Tribünlerde Leyla Zana’ya yönelik cinsiyetçi ve ırkçı küfürleri organize eden, teşvik eden ve yayan kişilerin tespit edilerek haklarında adli işlem başlatılmasını,   *Bodrum’da Amedspor taraftarına yönelik saldırılara ilişkin etkin, şeffaf ve bağımsız soruşturmalar yürütülmesini,   *Türkiye Futbol Federasyonu’nun cinsiyetçi ve ırkçı nefret söylemini sıradan bir disiplin ihlali olarak değil, nefret suçu kapsamında ele alacak düzenlemeleri hayata geçirmesini,   *Nefret söylemi ve şiddetin tekrarlandığı kulüplere yönelik caydırıcı sportif yaptırımların uygulanmasını,   *Kulüp yönetimlerinin tribünlerde üretilen nefret dili karşısında açık ve net biçimde sorumluluk üstlenmesini,   *Deplasman maçlarında taraftar güvenliğinin sağlanması için özel güvenlik ve emniyet tedbirlerinin artırılmasını,   *Spor alanlarında ırkçılık ve cinsiyetçiliğe karşı zorunlu eğitim, izleme ve yaptırım mekanizmalarının kurulmasını,   *Seçilmiş ve atanmış tüm siyasetçilerin; Kürt halkını, kadınları ve barış talebini hedef alan nefret dili karşısında açık, net ve sorumluluk alan bir tutum sergilemesini, bu saldırıları kınamasını ve kullandıkları dilin toplumsal sonuçlarının bilinciyle hareket etmesini,   *Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın bu saldırıları münferit olaylar olarak değil, sistematik nefret suçları olarak ele almasını talep ediyoruz."   Açıklama sloganlarla sona erdi.