Kayıp yakınları: Adaletin sağlanması için failler yargılanmalı

  • 13:58 14 Haziran 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, üç kentte gerçekleştirdikleri eylemlerde, katliamların, faili meçhul kaldığına dikkat çekerek, bu durum karşısında sorumluların yargılanması ve adaletin sağlanması çağrısında bulundu.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla, Amed, Êlih ve Colemêrg’in Gever ilçesinde düzenledikleri eylemlerine bu hafta da devam etti. Kayıp yakınları eylemlerinde adaletin sağlanması için katliam faillerinin yargılanması çağrısında bulundu.
 
Amed 
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 853’üncü haftasında Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’nda  bir araya geldi. Eylemde, kayıplarının yer aldığı pankart taşındı. Eylemde bu hafta 10 Haziran 1992 tarihinde ateşli silah sonucu katledilen Mehmet Emin Ayhan ile 21 Haziran 1993 tarihinde ateşli silahla katledilen Hamit Pamuk’un hikayesi paylaşıldı.  Mehmet Emin Ayhan ile Hamit Pamuk’un hikayesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi okudu.
 
‘Cinayet hala faili meçhul olarak geçiyor’
 
Berfin Elçi ilk olarak Mehmet Emin Ayhan’ın katlediliş hikayesini anlattı. Berfin Elçi şunları belirtti: “1954 Nusaybin doğumlu Mehmet Emin Ayhan, Silvan Devlet Hastanesi’nde tek uzman doktor olarak görev yapmaktaydı. Halkla kurduğu güçlü diyalog ve yardımsever kişiliği sayesinde, bölge halkı tarafından sevilen ve saygı duyulan bir isim hâline gelmişti. Bu durum, o dönemde Silvan’da yeni yapılanmakta olan Hizbullah örgütünün dikkatini çekti ve Mehmet Emin Ayhan’ı hedef hâline getirdi. 10 Haziran 1992 tarihinde, bayram akşamı eşiyle birlikte arkadaş ziyaretinden evlerine dönerken, evinin önünde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Ailesinin tüm hukuki girişimlerine rağmen, olayın üzerinden geçen uzun yıllara karşın cinayet hâlen faili meçhul olarak kalmıştır.”
 
‘Sık sık tehdit almaya başlamıştı’
 
Hamit Pamuk’un hikayesini de paylaşan Berfin Elçi, Hamit Pamuk’un kim olduğuna ve sendikada yer aldığı süreçte sık sık tehdit edildiğini kaydetti. Berfin Elçi, “1961 Kulp doğumlu Hamit Pamuk, 1985 yılında Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde röntgen teknisyeni olarak göreve yapmaktaydı. Aynı zamanda sendikal örgütlenme faaliyetlerinde aktif bir rol üstleniyordu. Halkla kurduğu samimi ilişkiler ve duyarlı tavırları sayesinde çevresinde sevilen, saygı duyulan bir kişilik olarak tanınıyordu. Ancak bu ilişkiler ve çalışmaları bazı çevreleri rahatsız etmiş ve bu nedenle sık sık tehdit almaya başlamıştı” ifadelerine yer verdi.
 
‘Tüm başvurulara rağmen faili meçhul olarak kaldı’
 
Son olarak, Hamit Pamuk ve beraberinde katledilen İkram Han’a değinen Berfin Elçi, şöyle konuştu:  “1 Mayıs 1993 tarihinde, Dicle Üniversitesi Hastanesi önünde sağlık emekçilerinin 1 Mayıs kutlamaları sırasında bildiri okurken polis müdahalesiyle karşı karşıya kaldı; elindeki bildiriler toplandı ve kendisi açık bir şekilde tehdit edildi. 21 Haziran 1993 günü saat 20.00 sularında, Diyarbakır’ın Bağlar semti Emek Caddesi’nde üç silahlı ve yüzleri maskeli güvenlik görevlisinin saldırısı sonucu Hamit Pamuk ve çocukluk arkadaşı, esnaf İkram Han hayatını kaybetti. Olayda, öğretmen olan arkadaşları İmam Taşçı ise ağır yaralandı. Ailelerin tüm hukuki girişimlerine rağmen, Hamit Pamuk ve aynı saldırıda yaşamını yitiren İkram Han'ın dosyaları bugüne kadar faili meçhul olarak kaldı.”
 
Hikayelerin okunmasının ardından yapılan 1 dakikalık oturma eylemi ile açıklama sona erdi. 
 
 
 
Colemêrg-Gever
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 179’uncu haftasında Gever’deki (Yüksekova) Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı açıldı. Eyleme, kayıp yakınları, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Kayıpların fotoğrafları taşındı. Eylemde 7 Haziran 1994 yılında Doski mıntıkasında bölge tarama faaliyeti gösteren askerlerce gözaltına alınan ve ağır sonucu hayatını kaybeden Mehmet Sıddık Baysal’ın failleri soruldu.
 
Açıklama metnini ise İHD Colemêrg Şubesi Eşbaşkanı Ozan Akbaş Okudu. Mehmet Sıddık Baysal’ın Gever’e bağlı Dağlıca bölgesinde hayvancılık yaptığını dile getiren Ozan Akbaş,  Mehmet Sıddık Baysal’ın 7 Haziran 1994 yılında evinden çıktıktan sonra kendisinden 4 gün boyunca ailesinin haber alamadığını belirtti. Ozan Akbaş , “Ailesinin karakola yaptığı başvuruda, Mehmet Sıddık Baysal isminde bir kişinin gözaltına alınmadığı bilgisi verildi. Lakin köylüler, Dağlıca bölgesinde büyük bir operasyon yapıldığını, bölgede bulunan Mehmet Sıddık Baysal’ın gözaltına alındığını, askeri araç ile götürüldüğünü birden fazla kişinin de bu olaya şahit olduğunu bildirdiler” sözlerini kullandı.
 
‘Devlet yetkililerini göreve davet ediyoruz’
 
Mehmet Sıddık Baysal’ın ağır işkenceler sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatan Ozan Akbaş, kaybolduktan 4 gün sonra Sinava (Kamışlı) Karakolu’nun içinde bulunan bir çukurda Mehmet Sıddık Baysal’ın cenazesine ulaşıldığını söyledi. Ozan Akbaş, “Bunun üzerine Baysal ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde olaya ilişkin ayrıntılı bir biçimde araştırma yapılması ve bahse konu karakolda kazı çalışması yapılması için başvuru yaptı; lakin savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vererek dosyayı sümenaltı etmeye çalıştı. Dosya faili meçhul bırakıldı. Yapılan tüm başvurular red edildi. Baysal ailesi Mehmet Sıddık Baysal’ın akıbetini sormaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Mehmet Sıddık Baysal’ın çiçeklerle donatacağı bir mezar yerinin olması için devlet yetkililerini göreve davet ediyoruz” dedi.
 
‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’
 
Failerin yargılanması için mücadelelerini her yerde sürdüreceklerini belirten Ozan Akbaş, “Hukukun üstünlüğünü kabullenmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur. Hukuk normlarının düzgün bir biçimde işletilmesi, böyle olayların önüne geçebilmek için en önemli araçtır. Bizler, sevdiklerimizin sorgusuz sualsiz işkence ile katledilmesi ve kaybedilmesine karşı çıkıyoruz. Buradan yetkililere, Mehmet Sıddık Baysal nezdinde bir daha sesleniyoruz; devleti ve yönetenleri hukukun çizmiş olduğu sınırlar içinde kalmaya, katledilen Mehmet Sıddık Baysal’ın akıbetini bir an önce ortaya çıkarmak için somut adımlar atmaya ve sorumluların gerçekten adil bir sistem karşısında yargılanmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 
Açıklama ardından oturma eylemine geçilerek, eylem sonlandırıldı.
 
Êlih
 
Êlih’te kayıp yakınlarının eylemi 689’uncu haftasında devam etti. Êlih Barosu önündeki eylemde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart açıldı. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır'ın yanı sıra çok sayıda kişi eyleme katıldı. 1994 yılının Haziran ayında Êlih’te kaybettirilen İsa Gök’ün akıbeti soruldu.  
 
İHD Şube yöneticisi Rezan Baytar, İsa Gök’ün kaybolmasına ilişkin eşi Ferican Gök’ün kaleme aldığı hikayeyi paylaştı: "Eşim İsa Gök yaşasaydı bugün 68 yaşında olacaktı. Esnaflık yapıyordu, evinden işine işinden evine gider gelir, ailesine bağlı, çocuklarının geleceğini düşünen, topluma faydalı birer olarak yetiştirmeyi ilke edinen mükemmel bir babaydı. Kaybolmadan 2 ay önce gözaltına alınmıştı, 11 günlük sorgulamanın sonunda suç teşkil edecek herhangi bir delile rastlanılmadığı tespitine varılmıştı, bu yüzden serbest bırakılmıştı. Ancak Haziran 1994 yılında bir sabah evden işe diye çıkıp, bir daha geri dönmedi. Her tarafta onu aramaya başladık. Êlih’teki bütün hastaneleri dolaştık, emniyet müdürlüğünden, bütün karakollardan sorduk, akrabalarımızı aradık ama maalesef hiçbir yerde izine rastlayamadık. O dönemde Êlih’te her gün sokak ortalarında faili meçhul cinayetler işleniyor, karanlık güçler tarafından insan kaçırma olayları yaşanıyordu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra eşimin kaçırıldığının kanaatine vardık. Ben ve çocuklarım yıllarca bir gün eve döneceğini beklerken bütün aramalarımız sonuç vermediği gibi, bugüne değin teselli bulabileceğimiz bir mezar taşına dahi sahip olamadık.” 
 
Buradaki açıklama da oturma eylemiyle son buldu.