Kayıp yakınları: Hiçbir düş yarım kalmayacak

  • 15:39 19 Temmuz 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ – Kayıp yakınları, dört kentte gerçekleştirdikleri eylemde, “Hiçbir düşün yarım kalmaması için sesimizi yükselteceğiz” dedi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Amed, Êlih, Colemêrg ve İzmir’de “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla bu haftada eylemlerine devam etti. 
 
Amed 
 
İHD Amed Şubesi ile kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla düzenlediği eylem 858. haftasında da devam etti. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen eylemde kayıpların fotoğraflarının yer aldığı dev bir poster açılırken, kayıp yakınları da ellerinde kayıplarının fotoğraflarını taşıdı.
 
Eylemde bu hafta, 1980 yılında Amed’de ikamet ederken evden “dükkâna diye” çıkıp bir daha haber alınamayan Recep İkincisoy’un akıbeti soruldu. Recep İkincisoy’un hikayesini bu hafta İHD Amed Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.
 
‘Polisler tarafından kaçırılmak istenmişti’
 
Recep İkincisoy’un sık sık polisler tarafından tehdit edildiğini aktaran Fırat Akdeniz, “18 yaşındaki Recep İkincisoy, ailesiyle birlikte Diyarbakır’da ikamet ediyordu. Nişanlıydı ve evlilik hazırlıkları yapıyordu. Türkiye’de 12 Eylül Askerî Darbesi’ne hızla yaklaşıldığı günlerdi. Darbeye zemin hazırlamak amacıyla ülkenin büyük bir kesiminde sıkıyönetim ilan edilmişti. Diyarbakır da bu illerden biriydi. Diyarbakır’daki ağır baskı ortamında Recep İkincisoy, sık sık polisler ve sivil giyimli kişiler tarafından izleniyor ve tehdit ediliyordu. Kaybedilmeden kısa bir süre önce sivil polisler tarafından kaçırılmak istenmiş, olay yerine yakın bir akrabasının evine sığınarak kurtulmuştu.”
 
‘Sivil polisler tarafından kaçırılarak kaybedildi’
 
Görgü tanıklarına göre, Recep İkincisoy’un sivil polisler tarafından kaçırıldığını belirten Fırat Akdeniz, sözlerine şöyle devam etti: “16 Temmuz 1980 tarihinde, büyük PTT’nin arka sokağında bulunan evlerinin önünde sivil giyimli kişilerce kaçırıldı. Ramazan ayıydı. Kendisine ait bir perdeci dükkânı vardı. Akşam vakti evine geldi, iftarını açtı ve tekrar dükkânına gitti. O tarihten bu yana Recep İkincisoy’dan bir daha haber alınamadı. 16 Temmuz 1980 gecesi, saat 23.00 civarında, Recep İkincisoy evine dönerken, tanık beyanlarına göre üç sivil polis tarafından evine yakın bir yerde zorla otomobile bindirilerek götürüldü. Olaya şahit olan komşular durumu hemen ailesine bildirdi. Baba Salih İkincisoy, emniyet ve savcılık başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara başvuruda bulundu. Ancak tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Recep İkincisoy’dan bir daha haber alınamadı.”
 
Açıklama, 1 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 184’üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme; kayıp yakınları, Gever Belediye eşbaşkanları, Gever Barış Anneleri, DBP ve DEM Parti Gever İlçe Örgütü yöneticileri katıldı. Eylemde bu hafta, gözaltında kaybedilenlerin yanı sıra Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren Süleyman Aksu’nun failleri soruldu.
 
‘Süleyman’ı Kobanê’ye götüren, içindeki bu çocuk sevgisiydi’
 
Açıklama metnini okuyan İHD Colemêrg Eşbaşkanı Sibel Çapraz, devlet yetkililerinin koruyamadığı, katledilmelerine ise adeta fetva çıkardığı Suruç Katliamı’nın büyük yaralar açtığını dile getirdi. Sibel Çapraz, şu ifadeleri kullandı: “Tüm dünyanın gözü önünde, ‘Hiçbir düş yarım kalmayacak’ diye yola çıkan 33 insanımız bombalı saldırıda hayatlarını kaybettiler. Süleyman Aksu, 22 Ocak 1990’da Yüksekova’da 10 çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Adana Çukurova Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği bölümünü bitirdi, göreve başladı. Sadece üç yıl öğretmenlik yapabildi. 20 Temmuz 2015 yılında, Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek için çıktığı kutlu yolda, Suruç ilçesinde bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Süleyman Aksu, çevresinde çok sevilen, güvenilen ve fikirlerine önem verilen biriydi. Öğrencilerine arkadaşı gibi davranırdı, onları çok severdi. Onu Kobanê’ye götüren, içindeki bu çocuk sevgisiydi.”
 
‘Hiçbir düşün yarım kalmaması için sesimizi yükselteceğiz’
 
Süleyman Aksu’nun katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçtiğini söyleyen Sibel Çapraz, Süleyman Aksu’nun Kobanêli çocukların gelişimi için Suruç’a gittiğini ve düşlerinin yarım kaldığını dile getirdi. Sibel Çapraz, şu ifadeleri kullandı: “Çocukların gelişmesi ve hayatın her alanında fırsat eşitsizliğine maruz kalmamaları için ‘Umut’ dergisini çıkarmak istiyordu. Bu karanlık zihniyetin iyiye ve güzele olan tavrı, Süleyman Aksu’yu bizden kopardı. Yetkililer, katledilen insanlarımız için kılını dahi kıpırdatmadı. Etkin bir soruşturma yürütülmedi. Birbiriyle bağlantılı katillerin izini sürmedi ve insanlık onurunun bu derece yerlerde sürüklenmesi namına, tüm bu hastalıklı zihniyete göz yumdu.
 
Süleyman Aksu ve düş yolcularının hayatlarına kastedenler hâlâ aramızdalar. Bizler, Süleyman Aksu ve arkadaşlarının katledilmelerine karşı her zaman adaleti savunacağız. Henüz hayatlarının baharında yaşamlarını kaybeden düş yolcularının müsebbipleri ile adil bir yargı sistemi karşısında hesaplaşacağız. Hiçbir düşün yarım kalmaması için sesimizi yükselteceğiz.”
 
Êlih 
 
Êlih’te de de aileler ve insan hakları savunucuları, eylemlerinin 694’üncü haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, kentte bulunan çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Bu haftaki eylemde, 1992 yılının Temmuz ayında Êlih’te katledilen Özgür Halk gazetesi Temsilcisi Çetin Abayay’ın failleri soruldu. 
 
İHD Şube Yöneticisi Abdurrahman Yıldırım, Çetin  Abayay’ın 29 Temmuz 1992’de saat 19.30'da evine giderken 3 kişinin saldırısına uğradığını, üç saldırganın Çetin Abayay’ın yanındaki arkadaşına da ateş etmek istediğini ama silahları tutukluk yapınca kaçtığını belirtti. Ağır yaralanan Çetin Abayay’ın, Batman Devlet Hastanesi’ndeki ilk müdahalenin ardından kaldırıldığı Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 30 Temmuz’da yaşamını yitirdiğini belirtti. “Karanlıkta kalan binlerce kayıp ve binlerce faili meçhul cinayetleri işleyen failler yargılanmadıkça, bu ülkede toplumsal barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır” diyen Abdurrahman  Yıldırım, faillerin bulunması ve yargılanması konusunda herkesi duyarlılığa çağırdı. 
 
Açıklama oturma eyleminin ardından son buldu.
 
İzmir
 
İHD İzmir Şubesi'nin gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak amacıyla iki haftada bir gerçekleştirdiği oturma eylemi Konak Eski Sümerbank önünde devam etti. "Kayıplar belli failler nerede" ve "Kayıplar vicdandır sahip çık" pankartlarının taşındığı açıklamada, basın metninin Kürtçesini İHD İzmir Şubesi İzmir Eşbaşkanı Zilan Gümüş, Türkçesini ise Şubesi Yöneticisi Mustafa Kızartıcı okudu. Bu haftaki eylemde 33 yıl önce Dêrsim'de kaçırıldıktan sonra kaybedilen Ayten Öztürk'ün akıbeti soruldu. 
 
Baba Hıdır Öztürk'ün Mayıs 1992 tarihinde üç kızıyla birlikte gittiği Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından tehdit edildiği belirtilen açıklamada, üç kardeşin daha sonra "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından sorguya çekildiği kaydedildi. Açıklamada, şunlar ifade edildi: “Bu olaydan kısa bir süre sonra hemşire ve mühendis olan kardeşler Dêrsim’den sürüldü. Hıdır Öztürk’ün kentte kalan kızı Ayten Öztürk, Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar'daki Tunceli İl Özel İdaresi'ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrası içinde dört kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. Kaçırılan Ayten Öztürk, 8 Ağustos 1992’de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınmayacak hale gelmiş Ayten Öztürk’ün kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Ancak işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı, doktorlar detaylı otopsi yapmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı. Bizzat JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’nce, Yeşil’e tahsis edilen beyaz Land-Rover araç ile kaçırıldığını, daha sonra Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı ve bu açıklamalar basında da yer aldı. Ailenin tüm suç duyuruları sonuçsuz kaldı. Dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen dava, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı. Hiç şüphe yok ki Ayten Öztürk’ün işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabi değildir. Bizler; insanlığa karşı işlenen suçlarda ve yaşam hakkı ihlallerinde zaman aşımının işlemeyeceğini biliyoruz. Ayten Öztürk davasında da zaman aşımı kararının kaldırılmasını ve davanın yeniden açılmasını istiyoruz."