Rojava: Kadın özgürlükçü devrimin 13’üncü yılı 2025-07-16 09:08:22   Rojda Aydın   HABER MERKEZİ — 19 Temmuz 2012'de Qamişlo’da kadınların öncülüğünde başlayan Rojava Devrimi, 13’üncü yılında erkek egemen sisteme karşı inşa edilen kadın özgürlükçü yaşam modeli ve demokratik toplum yapısıyla direnişin ve umudun adresi olmaya devam ediyor.   Ortadoğu tarihine damga vuran 19 Temmuz 2012 Rojava Devrimi, 13’üncü yılını geride bıraktı. Suriye’deki iç savaş koşullarında Kürtler, Araplar, Süryaniler ve diğer halklar, birlikte yeni bir yaşam inşa etme mücadelesi başlattı. Qamişlo’dan yükselen halk hareketi kısa sürede Kobanê, Efrîn ve Cizîrê’ye yayıldı. Rojava yalnızca bir siyasi dönüşüm değil, aynı zamanda bir kadın devrimi olarak da tarihe geçti. Başlayan halk ayaklanması yalnızca otoriter rejimlere karşı gelişen bir isyan değil; toplumsal yapıda köklü bir zihniyet dönüşümünün de başlangıcı oldu.   Demokratik konfederalizm ve kadın özgürlüğü   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yıllardır savunduğu demokratik konfederalizm perspektifi ve kadın özgürlükçü paradigma, bu süreçte yerel halklar tarafından pratikte hayata geçirildi.   Demokratik konfederalizm, merkezi devlet anlayışını reddeden, yerel yönetimlere ve halkın doğrudan katılımına dayanan bir sistem olarak tanımlanıyor. Bu modelde kadın özgürlüğü, ekolojik sürdürülebilirlik ve etnik-kültürel çoğulculuk temel yapı taşları olarak öne çıkıyor.   Abdullah Öcalan’ın “Hiçbir toplum kadın özgürleşmeden özgürleşemez” sözü, Rojava’daki toplumsal dönüşümün merkezinde yer aldı.   Rojava’da hayata geçirilen eşbaşkanlık sistemi, halk meclisleri ve komün yapıları; toplumsal yaşamın her alanında kadınların eşit temsiliyeti esasına dayanıyor. Kadınlar siyaset, ekonomi, savunma ve eğitim alanlarında aktif rol alarak patriyarkal yapıya karşı güçlü bir alternatif ortaya koydu.   Direnişin sembolü: Kobanê   13 yıldır süren ambargo, kuşatma ve saldırılara rağmen Rojava direnişi ayakta kalmayı başardı. Özellikle 2014-2015 yıllarında DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı verilen destansı mücadele, dünya kamuoyunun dikkatini çekti ve Rojava’yı küresel bir simgeye dönüştürdü.   YPJ (Yekîneyên Parastina Jin) savaşçıları, bu direnişin en görünür ve etkili figürleri arasında yer aldı.   Özerk Yönetim ve toplumsal dönüşüm   Bugün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi çatısı altında örgütlenen Rojava, demokratik özerklik sistemini benimseyerek kendi kendini yönetmeye devam ediyor.   “Jin, jiyan, azadî” sloganı, bu devrimin hem yol haritası hem de temel taşı olarak yaşatılıyor.   Kadınlar, yerel meclislerde eşbaşkanlık sistemiyle temsiliyet sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kendi özsavunma güçlerini kurdu ve kadın akademileri aracılığıyla ideolojik eğitimler vererek patriyarkal zihniyeti dönüştürmeye çalışıyorlar.   Son bir yılda ise Rojava’daki toplumsal dönüşüm çok yönlü yeni sınavlarla karşılaştı. Türkiye’deki iktidar değişimi sonrası bölgede bir yumuşama beklentisi oluşsa da bu beklenti sahada gerçekliğe dönüşmedi. Türkiye’nin hava saldırıları, 2024 sonbaharından itibaren özellikle enerji altyapılarına, sağlık merkezlerine ve su kaynaklarına yönelerek yeniden arttı. Bu saldırılar sonucu birçok sivil yaşamını yitirirken, kadın kurumları özel olarak hedef alınmaya başlandı. Kongra Star, bu durumu “kadın devrimini bastırma stratejisi” olarak tanımladı.   Bir diğer gelişme, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adlı radikal İslamcı yapının, Efrîn ve Azez hattına doğru ilerlemesiyle Rojava’nın batı sınırlarının cihatçı kuşatma altına alınması oldu. Şehba ve Tel Rıfat bölgelerinde YPJ ve QSD, bu ilerleyişe karşı savunma hatlarını güçlendirdi. Kadın hareketi, bu yapının kadına ve toplumsal yaşama karşı doğrudan bir tehdit olduğuna dikkat çekti. HTŞ’nin Türkiye tarafından dolaylı destek gördüğüne dair açıklamalar da Özerk Yönetim yetkililerince yapıldı.   HTŞ’nin Efrîn–Azez hattındaki askeri ilerleyişinin, 2024’te HTŞ lideri Ahmed al Şaraa başkanlığında kurulan Suriye Geçici (Transitional) Hükümeti (SGH) ile birlikte kurumsallaşması oldu. HTŞ, SGH aracılığıyla 29 Mart 2025’te kabineyi açıkladı ve 29 Ocak’ta Ahmed al Şaraa geçici cumhurbaşkanı ilan edildi.   Buna rağmen, 2025’in ilk yarısında Özerk Yönetim ile SGH arasında sınırlı teknik anlaşmalar gerçekleştirildi. Yerel düzeyde uygulanan bu temaslar; Tel Rıfat ve Bab hatlarında geçiş güvenliği, sivil yol kullanımı ve çatışmasızlık hattı düzenlemeleri gibi konuları kapsadı. Her iki taraf da resmi açıklama yapmasa da sahada gözlemlenen ateşkesler bu anlaşmalara işaret ediyor.   Diplomatik alanda ise Özerk Yönetim, 2025 yılı boyunca Avrupa ülkeleri, BM temsilcileri ve bazı küresel sivil toplum kuruluşlarıyla temaslarını yoğunlaştırdı. Özellikle kadın kurumlarının bu süreçte aktif rol alması dikkat çekti. Ancak tanınma yönünde henüz somut bir adım atılmadı. Buna karşın 8 Mart’ta dünyanın birçok yerinde kadın örgütleri Rojava ile dayanışma eylemleri düzenledi.   Yeni bir yaşam modeli   Rojava Devrimi, yalnızca Kürt halkı için değil, tüm Ortadoğu halkları için eşitlikçi, çoğulcu ve özgürlükçü bir yaşam modelini temsil ediyor. Farklı etnik ve dini grupların bir arada, barış içinde yaşamasını hedefleyen bu deneyim, bölgedeki pek çok kesim tarafından bir umut ve alternatif olarak görülüyor.   Jinwar köyü   Kadınların kendi özyönetim ve dayanışma temelinde kurduğu Jinwar köyü, kadın özgürlük mücadelesinin önemli simgelerinden biri haline geldi. Adı Kürtçede “kadınların yeri” anlamına gelen Jinwar, tamamen kadınların yönetiminde olan ve ataerkil toplum yapısının dışında özgür bir yaşam alanı sunan bir model olarak dikkat çekiyor.   Komünal yaşam   2016 yılında kurulan Jinwar’da kadınlar, tarım, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını ortaklaşa karşılıyor; kendi kararlarını alıyor ve sürdürülebilir, şiddetsiz bir yaşam deneyimliyorlar. Köy, kadınların hem bireysel hem de toplumsal özgürlüklerini güçlendirmeyi hedefliyor. Son dönemde Jinwar, kadınlar için yeniden güçlendirilmiş özsavunma eğitimlerine başladı. Aynı zamanda Rojava Üniversitesi bünyesinde “Jineoloji ve Toplumsal Cinsiyet Fakültesi” kurularak, kadın biliminin akademik boyutları kurumsallaştırıldı.   Kadınlar söz sahibi   Rojava genelinde kadınlar artık yaşamın her alanında kendi kurumları aracılığıyla söz sahibi. Kadın hareketinin çatı örgütü Kongra Star, şiddete karşı dayanışma merkezleri Mala Jin, askeri özsavunmayı üstlenen YPJ, ekonomik bağımsızlığı hedefleyen kadın kooperatifleri, yerel güvenliği sağlayan HPC-Jin ve karar mekanizmalarında etkin rol oynayan kadın meclisleri, kadınların toplumsal dönüşümdeki öncülüğünü somutlaştırıyor.   Bu kurumlar, son bir yılda artan saldırılar karşısında daha fazla örgütlenmeye yöneldi. Kadın kooperatifleri üretim ağlarını genişletirken, Mala Jin merkezleri psikolojik ve hukuki destek kapasitesini artırdı. Özellikle göç ettirilen Afrinli kadınlar için dayanışma programları geliştirildi.   Zorluklar ve gelecek   Her ne kadar Rojava büyük zorluklarla (ambargo, dış müdahaleler, askeri saldırılar, cihatçı kuşatma) karşı karşıya kalsa da kadın öncülüğündeki bu sosyal dönüşüm ayakta kalmayı başardı. Abdullah Öcalan’ın paradigmasının canlı bir örneği olan bu deneyim, 13’üncü yılında da sadece Kürt halkı için değil, tüm Ortadoğu için bir umut ışığı olmayı sürdürüyor.   “Jin, jiyan, azadî” artık yalnızca Rojava’da değil, tüm dünyada kadınların mücadele sloganına dönüşmüş durumda. Kadınlar direnişin ve yaşamın kurucu öznesi olmayı sürdürüyor.