Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplum örgütlenirse felaketlerin önüne geçer 2025-07-28 10:01:08   ANKARA - Güncel gelişmeleri değerlerdiren DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, yaşanan orman yangınlarına ilişkin, “Kapitalizmin doğaya tahakkümü ve saldırısı, kaynakları sonuna kadar sömürme isteğinin kendisi ekosistemde büyük tahribatlara neden oluyor. Toplum güç olursa örgütlenirse, yaşamını doğasını savunursa bütün bu felaketlerin önüne geçecek en büyük hattı kurmuş olur” dedi.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, güncel gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.   ‘Yangınların sorumlusu AKP’   Günlerdir süren yangınlara değinerek konuşmasına başlayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, iktidarın bu yangınlara kayıtsız kaldığını ifade etti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Yıllardır iklim krizinin gün geçtikçe artan etkilerinden bahsediyoruz. Ormanlar yanıyor, insanlar yaşamını yitiriyor, börtü böcek yok oluyor. Binlerce insan tahliye adı altında yaşam alanlarından bir nevi sürülüyor, başka bir yere gitmek zorunda kalıyor. Ülkenin milyonlarca liralık kaynakları yanıp kül oluyor. Yangınların sorumluluğunu sadece iklim krizine ve artan hava sıcaklığına yüklemek en büyük haksızlıklardan biridir. Bu yangınların en büyük sorumlusu önlem almayan AKP hükümetidir. Bir hafta önce ameliyat olan işçinin dinlenmesi gerekirken orman alanlarına sürülmesi göz göre göre sağlık ve yaşam hakkının hiçe sayılmasıdır” dedi.   ‘Onlarca yılı etkileyecek devasa felaket’   Bütün kış bu yangınlara karşı hazırlık olunması ve önlem alınması gerekildiğini söylediklerini ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, “En başta alınması gereken önlemlerin başında yangın söndürme uçaklarının sayısının artırılması her türlü ekipmanın yenilenmesi, özellikle elektrik nakil hatlarının yenilenmesi, trafoların yenilenmesi bakımlarının yapılması ve bu konuda hızlı bir şekilde yol alınması gerektiğini ifade ettik. Ama ne yazık ki Türkiye'de her şeyi özelleştiren iktidar ve özele devrettikten sonra sırtını dönüp bakan anlayış bugün hem yangınların çıkmasının müsebbibi hem de bu yangınların yayılmasının ve can kayıplarının da birince derecede sorumlusudur.Bu yıl 18 ili kapsayan devasa bir yangından bahsediyoruz. 2-3 günde yanan orman alanı en az 15 bin futbol sahasına tekabül ediyor. Bu anlamıyla burada devasa bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu sıradan bir yangından bahsetmediğimiz ve geleceğimizi , önümüzdeki onlarca yılı etkileyecek devasa bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek gerekiyor. Bu yangınlar sadece can kayıplarına, orman örtüsünün yok olmasına, işçilerin yaşamlarını sadece mal olmuyor aynı zamanda büyük ekonomik kayıplara neden oluyor” sözlerini kullandı.    Doğayı korumaya devam edeceğiz   Devamında Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları söyledi: “AKP’nin en büyük düşmanlığı, doğaya karşıdır, halka karşıdır. Bugün bu ülkede bu kadar çok orman yangını çıkıyorsa, bütün yeşil alanlar imara açılıyorsa, kıyı hattı oradaki yaşayan halka değil de bazı turizm şirketlerine peşkeş çekiliyorsa KHK’lerle bu ülkenin bütün zenginlikleri 3-5 sermaye şirketine veriliyorsa bunun sorumlusu sermayeden yana olan iktidarın bizzat kendisi olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.  Bu anlamıyla doğayı korumaya, halkları korumaya, yaşamı korumaya devam edeceğiz. Bir taraftan yangınları konuşuyoruz, bir taraftan da sellerle boğuşuyor. İklim krizi tam da böyle bir şey. Öngörülemeyen büyük fırtınalar, büyük yangınlar büyük sel felaketleri.    Kapitalizmin doğaya tahakkümü ve saldırısıdır   Bütün bunların temelinde kapitalist modernitenin doğanın sömürüsü üzerinde yarattığı, doğayı bir sömürü aracı olarak görme zihniyetinin yansıması olduğunu görüyoruz. Azami kar peşinde koşan şirketler iktidarlar doğayı geri dönüşü olmayan yıkımlarla baş başa bırakıyorlar. Kapitalizmin doğaya tahakkümü ve saldırısı, kaynakları sonuna kadar sömürme isteğinin kendisi ekosistemde büyük tahribatlara neden oluyor.  Bunların sonucunda buzulların erimesinden canlı popülasyonların azalmasına, türlerin yok olmasından sulama düzenlerinin değişmesine, kuraklık, canlıların barınma ve beslenme sorunları, zorunlu göçler gibi meselelerle aslında büyük bir küresel krizle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Bu anlamıyla partimizin ekolojik, demokratik paradigması sistemin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine karşı insanın doğanın efendisi değil bir parçası olarak görülmesi ve ormanın, suyun, doğanın ticarileştirilmesine, piyasalaştırılmasına karşı enerji politikalarına, büyük küresel enerji politikalarına karşı mücadele etmeyi temel bir ilke olarak benimsiyoruz.    Toplum örgütlenirse bu felaketlerin önüne geçer   Mücadelemiz iktidarın ve kapitalist modernitenin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine yaşam alanlarını yok etmesine karşı doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam hakkını korumayı esas alıyor. Bizler özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızla yaşam alanların, doğal varlıkların korunması için halkın söz ve karar sahibi olması gerektiğini düşünüyoruz.    Yerel halkı hiçe sayan, yerel yönetimi hiçe sayan her şeyi Ankara’dan planlamaya çalışan, her şeyi merkezileştirmeye çalışan aklın sonucu bugün ülkenin dört bir yanının yanması ve yanan yangınların söndürülmemesi gerçeğiyle bizleri yüz yüze bırakıyor. O anlamıyla bütün bu akla karşı demokratik, eşitlikçi özgürlükçü doğayı esas alan doğayı koruyan yaşam hakkını her bir canlı için koruyan bir anlayışın hızlı bir şekilde yayılması gerekiyor. Burada topluma büyük bir sorumluluk düşüyor. Toplum güç olursa örgütlenirse, yaşamını doğasını savunursa bütün bu felaketlerin önüne geçecek en büyük hattı kurmuş olur. En büyük kurumsallaşmayı kurmuş olur. Bu anlamıyla sadece devletten bekleyen değil örgütlenen sesini duyuran yaşamını doğasını koruyan bir mücadele hattını birlikte örgütlememiz gerekiyor.”   ‘Henüz resmi bildirim yapmadık’   Gazetecilerin komisyonla ilgili soruları üzerine ise Gülistan Kılıç Koçyiğit şunu belirtti: “Biz sürecin “terörsüz Türkiye” şeklinde isimlendirilmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu ülkede Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlayacaksak artık bu meseleye terör ve güvenlikçi politikalar üzerinden ifadelendirmek yerine barışı ve demokratik toplumu esas alan bir nitelendirmenin daha doğru olacak. Komisyon üyelerimiz belirlendi. Biz bunu daha önce belirlemiştik, basına da yansıdı. Koordinatör grup başkanvekili olarak ben Meral Danış Beştaş, Saruhan Oluç ve Cengiz Çiçek arkadaşlarımızla bu komisyonda çalışacağız. Henüz resmi bildirimi yapmadık bu hafta içinde yapacağız.    Bu komisyonun teknik bir komisyona indirgenmemesi, sadece silah bırakmaya meselesine özgülenen bir komisyona indirgenmemesi gerekiyor. Kürt sorunun kök nedenleri var, kök nedenler konuşulmadan, Türkiye demokratikleşmeden en nihayetinde Kürt sorunu da çözülemez. Onun için mutlaka bu komisyonun demokratikleşme perspektifini içermesi ve sorunları kalıcı bir şekilde çözecek yaklaşımla çalışması gerektiğini biz de CHP de ifade ettik. O anlamıyla muhalefetin genel demokrasi konusunda bir mutabakatı olduğunu ifade etmek isterim.”