Bakanlar Komitesi toplantısı öncesi Türkiye’ye ‘Umut hakkı’ çağrısı 2025-09-11 14:46:54   ANKARA - AİHM’in Abdullah Öcalan ve diğer dosyalardaki kararlarının uygulanmadığını hatırlatan hukuk ve insan hakları örgütleri, AKBK’ye Türkiye üzerinde denetim süreci başlatma çağrısı yaptı.   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) 15-17 Eylül tarihlerinde yapacağı ve “Umut hakkı” kapsamında Türkiye’ye verilen tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediğinin inceleneceği toplantı öncesi, Avrupa Konseyi organlarına ve Türkiye’ye umut hakkı konusunda çağrıda bulunmak için daha önce Avrupa Konseyi’ne bu konuda bildirimde bulunan kurumlar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.   Toplantıda, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Metin Bakkalcı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar yer aldı.   ‘Hiçbir düzenleme yapılmadı’   Kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan ÖHD üyesi avukat Hülya Yıldırım, konuşmasında ilk olarak Abdullah Öcalan’a ilişkin 2014 yılında verilen AİHM kararını hatırlatarak şöyle dedi: “2003 yılında Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatları tarafından yapılan başvuru sonucunda AİHM, 18 Mart 2014’te karar vermiştir. Bu kararda, Sayın Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması umut hakkı bağlamında değerlendirilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesine aykırı bulunmuştur. Bu karar Türkiye aleyhine verilen ilk umut hakkı kararıdır ve bu yönüyle tarihidir.”   Aynı yönde verilen diğer kararlara da değinen Hülya Yıldırım, şunları ekledi: “Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan dosyalarında da AİHM ihlal kararı vermiştir. Ancak aradan geçen on bir buçuk yıla rağmen Türkiye, Öcalan (2) kararından başlayarak bu ihlalleri ortadan kaldıracak hiçbir düzenleme yapmamıştır. Bu nedenle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye yönelik denetim süreci başlatmak zorunda kalmıştır.”   ‘Komite açık uyarıda bulundu’   Hülya Yıldırım, Bakanlar Komitesi’nin 19 Eylül 2024’te aldığı kararlara dikkat çekerek şöyle konuştu: “Komite, ağırlaştırılmış müebbet cezalarının belli bir sürenin ardından gözden geçirilebilmesini sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulmasının zorunlu olduğunu yinelemiştir. Türkiye’de bu konuda hiçbir ilerleme kaydedilmemesinden duyduğu derin endişeyi ifade etmiş, gerekli adımların gecikmeksizin atılması çağrısında bulunmuştur. Ayrıca Türkiye’den ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine ilişkin güncel bilgi talep etmiştir. Bu karar, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıkça ortaya koymaktadır.”   ‘Binlerce mahpus umut hakkından mahrum’   Türkiye’nin hiçbir adım atmadığını vurgulayan Hülya Yıldırım, şöyle devam etti: “Öcalan (2), Kaytan, Gurban ve Boltan kararlarının üzerinden on yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen başvurucular da dahil binlerce mahpus umut hakkından mahrum bırakılmaktadır. Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin 14 Ağustos 2024 tarihli raporunda, Türkiye’de hâlen 4 binden fazla ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsünün bulunduğu belirtilmiştir. Bu ceza rejimi ağır ve yıkıcı sonuçlar yaratmaktadır; insanların yaşamlarını, ailelerini ve gelecek umutlarını yok etmektedir.”   ‘BM de Türkiye’ye çağrı yaptı’   BM İşkenceye Karşı Komite’nin çağrılarını da hatırlatan Hülya Yıldırım, şunları kaydetti: “Komite, Türkiye’nin Ceza Kanunu’nu ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nu gözden geçirerek, müebbet hapse çarptırılanların makul bir süre sonra tahliye edilme veya cezalarında indirim imkânına kavuşmasını tavsiye etmiştir. Oysa Türkiye’nin hazırladığı hiçbir eylem planında bu adımlara yer verilmemiştir. Bu durum, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk taahhüdünden uzaklaştığının göstergesidir.   Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024’te Meclis’te yaptığı konuşmada, ‘İmralı’daki hükümlü için umut hakkı tartışmaya açılmalıdır.’ demiştir. Buna karşın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 14 Mayıs 2025’te hiçbir yasal düzenleme yapılmayacağını açıklamıştır. Bu açıklama, hükümetin isteksizliğini ve AİHM kararlarını yerine getirmeme tavrını açıkça göstermektedir.”   Talepler   Son olarak taleplerini sıralayan Hülya Yıldırım şunları kaydetti: “Bizler, Bakanlar Komitesi’nden Öcalan (2), Gurban, Kaytan ve Boltan kararlarının uygulanmasını etkin şekilde izlemesini talep ediyoruz. Bu dosyaların Komite’nin düzenli insan hakları toplantılarının gündemine alınmasını istiyoruz. Türk hukukunda koşullu salıverilme yasağını içeren tüm hükümlerin kaldırılması gerekir. Gurban grubu davalarının hızlandırılmış prosedür kapsamında kalmasını talep ediyoruz. Türkiye’den ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine dair ayrıntılı istatistiksel bilgi istenmelidir. Ayrıca Komite Başkanı veya Genel Sekreter tarafından Türkiye’ye, Reykjavik Demokrasi İlkeleri bağlamında bir bildirim gönderilmesini istiyoruz.   Türkiye, Avrupa Konseyi üyesidir, AİHS’ye taraftır ve AİHM kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Buna rağmen yıllardır hiçbir adım atmamıştır. Binlerce insan umut hakkından mahrum bırakılmaktadır. Bizler, bu hukuksuzluğa son verilmesi için Türkiye’yi acilen uluslararası kararları yerine getirmeye davet ediyoruz.”   ‘Türkiye suç işliyor’   Sonrasında söz alan Metin Bakkalcı, şunları ifade etti: “Konu çok açık. Türkiye’nin üyesi olduğu Bakanlar Komitesi ilk kez özel olarak 2003 yılında bir karar almıştır. Bütün müebbet hapis cezası alan kişilerin tahliye olma umudundan yoksun bırakılmasının haysiyet kırıcı olduğunu karar altına almıştır. 22 yıldır üyesi olduğumuz konseyin gereğini yerine getirmediği için Türkiye suç işlemektedir. AİHM zaten buna dayalı olarak ihlal kararı vermeye başladı. Bu işkencedir. Bütün insanlar için geçerlidir. Türkiye’deki rakam net bilinmiyor ancak yetkililer yaklaşık 4 bin olduğunu belirtiyor.”   ‘Umut hakkı süreç açısından hayati’   Ardından konuşan ÖHD’li avukat Şevin Kaya ise umut hakkının uygulanmasının Barış ve Demokratik Toplum Süreci açısından “hayati” olduğuna dikkat çekerek, “Sayın Öcalan’ın özgürlüğü toplumsal siyasetin ve demokrasinin önünü açmak demektir.” diye konuştu.   Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulunan kurumlar   *Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)   *Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD)   *Amed Barosu   *Colemerg Barosu   *Riha Barosu   *Wan Barosu   *Şirnex Barosu   *İnsan Hakları Derneği   *Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD)   *Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı   *Türkiye İnsan Hakları Vakfı