Komploya karşı alanlardan seslenildi: Umut hakkı derhal uygulanmalı 2025-10-09 18:22:09   HABER MERKEZİ - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla yapılan açıklamada, “İlgili kurumlar, 'Umut hakkı'nın hukuksal güvenceye kavuşturulması ve uygulanmasını sağlamak için derhal ve kararlı adımlar atmalıdır” denildi.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 27’nci yılı dolayısıyla birçok kentte protestolar gerçekleştirildi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir İl Örgütü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. Konak Eski Sümerbank önünde yapılan açıklamada, “Komploya hayır, Sayın Öcalan’a özgürlük”, “Umut hakkı yaşam hakkıdır” yazılı pankartlar ve “Umut hakkı, barış hakkı”, “Öcalan’a Umut hakkı engellenemez”, “Barış ve umudun sesi Öcalan” yazılı dövizler taşınırken, sık sık “Bê Serok jiyan nabe”, “Bijî Serok Apo”, “Umut hakkı engellenemez”, “Barışın mimarı İmralı’dadır” sloganları atıldı. Açıklamaya Barış Anneleri, Tevgêra Jinên Azad (TJA) ve Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) yanı sıra çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü temsilcisi ve yurttaş katıldı. Kitlenin Konak Pier’e doğru yürüyüşünün polisler tarafından engellenmesi üzerine, on dakikalık oturma eylemi yapıldı. Ardından basın açıklaması okundu. Basın metnini kitle adına DEM Parti İzmir İl Eşbaşkanı Fulya Erdoğan okudu.   ‘Sayın Öcalan’ın rolü, stratejik bir öneme sahip’   Türkiye’nin tarihi bir dönemin eşiğinde olduğunu ifade eden Fulya Erdoğan, bu sürecin geçici çözümler yerine kalıcı barış ve demokratik toplumun inşası fırsatını temsil ettiğini belirtti. Fulya Erdoğan, “Sayın Abdullah Öcalan’ın rolü, Türkiye’nin demokratikleşme ve barış sürecinin sürdürülebilirliği açısından stratejik öneme sahiptir. 9 Ekim 1998 tarihinde, Türkiye’nin yoğun diplomatik ve istihbarî baskıları sonucunda Suriye yetkilileri tarafından ülkeden çıkarılan Öcalan, uluslararası bir komplo çerçevesinde devletler arası bir mutabakatın hedefi hâline gelmiştir. Bu süreç, yalnızca Öcalan’ın hareketinin veya bireysel özgürlüğünün sınırlandırılması değil, aynı zamanda Türkiye’nin Kürt sorunu politikalarının uluslararası düzlemde nasıl şekillendiğini ve çatışma dinamiklerinin nasıl küresel aktörler tarafından yönlendirildiğini gösteren kritik bir dönemeçtir. 15 Şubat 1999’da İmralı Cezaevi’ne sevk edilen Öcalan, bu zorlayıcı ve tecrit edilmiş süreçten önce de hem Türkiye’nin hem de bölgenin demokratikleşmesi için sürekli barış ve diyalog çağrıları yapmış, bu çağrılarını İmralı cezaevinde bulunduğu dönemde de sürdürmüştür” dedi.   ‘Mevcut yaklaşım çözümden uzak kalıyor’   Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında ciddi tartışmalara konu olduğunu söyleyen Fulya Erdoğan, “Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu cezanın “Umut Hakkı” çerçevesinde yeniden ele alınması gerektiğini açıkça vurgulamış; ancak Türkiye, AİHM kararlarını uygulamada direnç göstermeye devam etmektedir. Bu durum, yalnızca uluslararası hukuk normlarıyla uyumsuzluk yaratmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal barışı tesis etme ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü konusundaki yaklaşımını ciddi şekilde sınırlamıştır. Söz konusu direnç, çözüm süreçlerini geciktiren, toplumsal güveni zedeleyen ve Türkiye’nin demokratik olgunluk iddiasını sorgulatan yapısal bir engel olarak değerlendirilmektedir. Sorunun yakıcılığı göz önüne alındığında, mevcut yaklaşım, demokratik ve barışçıl hedeflerin gerektirdiği kararlılık ve çözüm odaklılıktan oldukça uzak kalmaktadır” ifadelerini kullandı.   ‘Umut hakkı için derhal adım atılmalı’   Diyalog ve demokratik toplumun inşasının, tüm siyasi ve toplumsal aktörlerin ortak sorumluluğu olduğunu vurgulayan Fulya Erdoğan, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlar, umut hakkının hukuksal güvenceye kavuşturulması ve uygulanmasını sağlamak için derhal ve kararlı adımlar atmalıdır. Bu adımlar, Türkiye’nin demokratik olgunluğunu, toplumsal güveni ve barış sürecine olan samimiyetini gösterecek stratejik bir yükümlülüktür. Toplumsal barışın kalıcı hâle gelmesi, demokratik diyalog zemininin güçlendirilmesi ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesi, bu sorumluluğun yerine getirilmesiyle mümkün olacaktır” diye konuştu.   Açıklama sloganlarla sona erdi.   Ankara   Uluslararası komplonun 27’nci yılı, Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ankara İl Örgütü tarafından il binası önünde protesto edildi. Açıklamaya çok sayıda kişi katılırken Kürtçe ve Türkçe “Komploya hayır Sayın Öcalan’a Özgürlük,Ji komployê re ba Azadî ji bo birêz Ocalan” yazılı pankart açıldı. Basın metninin Türkçesini DEM Parti Ankara İl Eş Başkanı Tatlıgül Gül, Kürtçesini de DEM Parti İl yöneticisi Fahrettin Durmaz okudu.   ‘Demokratik çözüm iradesi hedef alındı’   9 Ekim Komplosu'nun 27'inci yılında halkların barışını Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle kurulacağını vurgulayan Tatlıgül Gül, “9 Ekim 1998, Kürt halkına, onun özgürlük mücadelesine ve Ortadoğu’da halkların ortak barış umuduna karşı uluslararası bir komplo olarak tarihe geçti. Abdullah Öcalan’a yönelik bu komplo, yalnız bir kişiyi değil; bir halkın iradesini, politik temsilini ve demokratik çözüm iradesini hedef aldı. 9 Ekim, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına karşı kurulan uluslararası bir ittifaktı. Bugün, 27 yıl sonra, komplonun hedeflediği politik çizgi hâlâ halkların gündemindedir. Çünkü Öcalan’ın geliştirdiği demokratik çözüm, eşitlik ve özgürlük paradigması, sadece Kürt halkının değil, Türkiye ve Ortadoğu halklarının ortak geleceği açısından da bir çıkış yoludur. Komploya rağmen bu fikirler büyümüş, toplumsal bir iradeye dönüşmüştür” dedi.   'Barış, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle mümkündür'   Türkiye’de barışın ve demokrasinin önündeki en büyük engelin hala bu komplonun siyasal mirası olduğunu ifade eden Tatlıgül Gül, devletin inkar politikalarının bu mirasın bugünkü yansımaları olduğunu söyledi. Tatlıgül Gül, “Oysa toplum, savaşın ve baskının getirdiği yıkımdan yorulmuştur. Halklar barış, demokrasi ve eşit yaşam talep etmektedir. Gerçek bir barış süreci, Kürt halkının demokratik statüsünü tanımakla, halk iradesine saygı göstermekle ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmakla mümkündür. Çünkü barış, diyalogla, müzakereyle ve halkın iradesiyle kurulur” diye belirtti.   ‘Abdullah Öcalan’ın düşünceleri barış vizyonu sundu’   Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün yalnızca bir hukuki mesele olmadığına dikkat çeken Tatlıgül Gül, politik çözümün anahtarı olduğunun altını çizdi. Tatlıgül Gül, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Onun düşünceleri, yıllardır halkların kardeşliği, kadın özgürlüğü ve demokratik toplum temelinde bir barış vizyonu sunmuştur. Bu vizyonun hayata geçmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin de önünü açacaktır. Bizler, 9 Ekim komplosunu bir kez daha lanetliyor; Kürt halkının özgürlük mücadelesini, halkların eşit ve demokratik geleceği için verilen barış mücadelesi olarak görüyoruz. Barış, ancak halkların ortak iradesiyle; özgürlük, ancak Öcalan’ın özgürlüğüyle anlam kazanacaktır.”   İstanbul   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun yıl dönümü dolayısıyla DEM Parti Fatih İlçe Örgütü binası önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya DEM Parti İstanbul İl eşbaşkanları Arife Çınar ile Çınar Altan, DEM Parti İstanbul milletvekilleri Celal Fırat, Cengiz Çiçek ce çokm sayıda yurttaş katıldı. Alkış ve sloganların eksik olmadığı açıklama, kitlesel bir şekilde gerçekleştirildi.   Açıklamada, "Bi serokê xwe azad dibin komployê tik dibin", "Komploya hayır Sayın Öcalan'a özgürlük" pankartı açılırken, "Umut hakkı ertelenemez", "Ji bo aşîtiyek bi rumet", "Bijî biratîya gelan", "Bê serok aşitî nabe", "Berxwedana gel komployê puç dike", "Bê serok aşitî şaşitîye", "Baş müzakereci Sayın Öcalan'a özgürlük" dövizleri taşındı.   "Bê Serok jiyan nabe", "Biji Serok Apo", "Umut hakkı evrenseldir", "Gençlik Apo'nun fedaisidir", "Jin Jiyan azadi", "Jin jiyan azadî azad bike rêbertî", "Dağlarda arama Apocular her yerde", "Bi can bi xwen em teran ey Serok" sloganlarının atıldığı açıklamada Abdullah Öcalan’ın posteri açıldı.   Öte yandan kitle, yürüyüş gerçekleştirmek istedi. Polis kitleyi ablukaya aldı. Kitle uzun süre ablukaya karşı direndi. Direniş esnasında sık sık "Be Serok jiyan nabe" sloganı atıldı. Polisin kitleyi itmesi üzerine yaralananlar oldu.   ‘Eşitlik ve demokrasi zemini için mücadele ediyoruz’   Ardın Arife Çınar, duruma tepki göstererek, barış için yürüdüklerini vurguladı. Arife Çınar, "Devlet barış dediğimiz için gücünü buraya yığdı. Sayın Öcalan da hep barış dedi. Ama bu zihniyeti görüyorsunuz. Baş müzakereci Sayın Öcalan üzerinde bir tecritle karşı karşıyayız, onun için buradayız. 27 yıldır Sayın Öcalan tecrit altında. Ta ki Sayın Öcalan 27 Şubat'taki Barış ve Demokratik Toplum çağrısı yapana kadar. Bu süreci çok önemli buluyoruz. Ama Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkmadığı, fiziki özgürlüğü sağlanmadığı sürece mücadele edeceğiz. Sayın Öcalan'a Umut hakkı tanıyarak, komisyon Sayın Öcalan'la görüşürse işte o zaman çözüm süreci var deriz. Kürt halkına karşı duvar ören buradaki zihniyet görüyorsunuz. Bu ülkede artık canlar yanmasın, yaşamını yitirenlerin olmasın diye, eşit ve demokratik bir zemin için mücadele ediyoruz" dedi.   Mücadele vurgus   Cengiz Çiçek ise komplonun sadece Abdullah Öcalan'a olmadığını söyleyerek, "27 yıl boyunca tek hedefimiz bu ülke oligarkların, talancıların ülkesi olmaması oldu. Bu ülke demokratran yana olanların Kürtlerin, Alevilerin, kadınların demokratik ülkesi olacak. Sayın Öcalan 27 yıl boyunca tek kişilik hücrede Demokratik Cumhuriyet fikriyatını ördü. Bu fikriyattan ancak halk düşmanı, sömürüyü yaşam gerekçesi yapanlar korkar. Bu barikatlar sermaye içindir, iktidarlarını korumak isteyenler için vardır. Bu barikatlar aşılırsa demokratikleşme olacak, komplo zaten boşa düştü.Ayrıca komisyonun da Sayın Öcalan'ı dinlemesi gerekiyor. Bizim onlardan farkımız, hakikatin dilini savunuyor olmamızdır. Sayın Öcalan Demokratik Cumhuriyet fikri hayat bulacak. Kurucu önderlik çağrısının yapıldığı bu dönemde Sayın Öcalan dönük sloganlardan korkmak, barikat kurmak çözümsüzlükte ısrar etmektir. Kalıcı barış demokratik mücadeleyle mümkündür. Gelin halkların özgürlüklüklerini sağlayalım. Bu yol onurludur ve özgürlük içindir. Süreç sonlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" diye belirtti.   Açıklamada basın metninin Türkçesini DEM Parti İstanbul İl Yöneticisi Gizem Kuzuluk, Kürtçesini ise DEM Parti İstanbul İl Yöneticisi Ercan Sağlam okudu.   Komplonun Kürt halkının özgürlük iradesine, Ortadoğu’da demokratik dönüşümün öncülüğünü yapabilecek bir düşünceye karşı planlandığını belirten Gizem Kuzuluk, Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği düşünce ve paradigmanın eşit ve özgür bir yaşama dair olduğunu ifade etti. İmralı’da 26 yıldır ağır tecrit koşullarında Abdullah Öcalan’ın direnişinin komployu boşa çıkardığını vurgulayan Gizem Kuzuluk, “Kürt halkı yüzyılı aşkın bir süredir inkâr ve imha politikalarına karşı direniyor. ‘Kürtler yoktur’ anlayışı, dört ulus-devletin ortak kurucu ideolojisi haline getirilmiş, her hak arayışı şiddetle bastırılmıştır. Ancak bu toprakların direniş geleneği, her seferinde bu karanlığı yarmıştır. Sayın Öcalan’ın tarih sahnesine çıkışı, bu yok sayılma zincirine vurulan bir halkın ‘varız’ mührüdür. Kürt halkının, 52 yıllık özgürlük mücadelesiyle ulaştığı tarihsel aşama, artık hiçbir gücün ‘Kürt yoktur’ diyemeyeceği bir dönemi yaratmıştır” diye belirtti.   ‘Fiziki özgürlüğü vazgeçilmez gerekliliktir’   “Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü, tüm Türkiye halklarının, kadınların, gençlerin, işçilerin, emekçilerin demokratik bugünü ve geleceği açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir” diyen Gizem Kuzuluk, şöyle konuştu: “Kürt halkı ve dostları tarafından başlatılan ve 2025 Ekim ayında ikinci yılını dolduran Küresel Özgürlük Kampanyası, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlama, komplonun yarattığı karanlığı dağıtma, Ortadoğu halklarını barışın ufkuna taşıma hedefiyle büyümektedir. Bizler de bu tarihsel kampanyanın parçası olarak, tüm Türkiye halklarının ve tüm demokrasi güçlerinin mücadelesini büyütme kararlılığındayız. Şimdi bizlere düşen, bu meşaleyi elden ele, dünyanın dört bir yanında gezdirip Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün yolunu açmaktır. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, halkların barışı, demokratik bugünü ve geleceği için en somut adım olacaktır. Komploya karşı sesimizi yükseltirken, özgürlüğün ve barışın sesini de hep birlikte büyütelim.”   Eylem uzun süre atılan sloganların ardından son buldu.