Nilgün Toker: Barışın inşası bundan sonra

  • 09:05 15 Mayıs 2025
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - “Barışın inşası esasen bundan sonra olacak” diyen TİHV Yönetim Kurulu üyesi Nilgün Toker, “Silahlı mücadelenin ortadan kalkması, şiddetsizlik barış olarak tarif ediliyor. Oysa bizim insan hakları perspektifinde barış olarak tanımladığımız şey; demokratik bir aradalığın inşası, yani bir tür barışma. Uzun süredir sahip olmadığımız umuda sahip olmamız kıymetli” dedi. 
 
1 Ekim’de başlayan sürecin ardından, 27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın gerçekleştirdiği “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını takiben, PKK 5-7 Mayıs tarihleri arasında iki farklı bölgede eş zamanlı ve paralel olarak 12’nci Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongrede, silahlı mücadeleyi sonlandırma ve demokratik siyaseti esas alma kararı alındı. Barışın toplumsallaşması için tarihi bir adım olarak tanımlanan bu kararın ardından, devletin atacağı adımlar her kesim tarafından tartışılıyor. 
 
Sürece dair Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu üyesi Nilgün Toker değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Barışın inşası esasen bundan sonra olacak’
 
TİHV olarak yıllardır savaş, çatışma ve şiddet ortamına karşı itirazlarını dile getirdiklerini belirten Nilgün Toker, süreci “çatışmasızlık ortamının tesisi” olarak değerlendirdi. Nilgün Toker şunları kaydetti: “Olan biteni, ihlallerin meşruiyet zeminini ortadan kaldıracak bir çatışmasızlık ortamının inşası diye okuyorum. Şiddetin toplumsal yaşam alanımızdan tümüyle çıkması ve çatışmasızlığın egemen kılınması insan hakları bakış açısından her zaman önemlidir. Toplumsal barış, insan haklarına referanslı demokratik bir aradalığın inşasını gerektiren bir şeydir. Barışın inşası esasen bundan sonra olacak. Silahlı mücadelenin ortadan kalkması, şiddetsizlik barış olarak tarif ediliyor. Oysa bizim insan hakları perspektifinde barış olarak tanımladığımız şey; demokratik bir aradalığın inşası, yani bir tür barışma.
 
Çatışma, barışmanın önündeki bir engeldi. Demokratik talepleri engelleme ve sınırlandırmanın zemini olarak gösterilen PKK referansının ortadan kaldırılmasıyla bundan sonra barışı konuşmamızın olanağı doğmuş diye düşünüyorum. Çatışmasızlık anlayışının otomatikman toplumsal barışı inşa edeceğini düşünmüyorum. Bundan sonrası siyasetin işi. Siyasetin işi olabilmesi için siyasal alanın ve kamusal alanın özgür tartışmaya açılması lazım.
 
Bekliyoruz, göreceğiz… Bunlar şu anda bilmediğimiz ama umut ettiğimiz şeyler. Siyasetin ve hak mücadelesinin işini yapabilmesi için gerekli çerçeveye de ihtiyacımız var. O çerçeveye şu anda sahip değiliz. Türkiye, epeydir baskıcı bir rejim altında. Bu baskıcı rejim altında demokratik bir toplumsallığın inşasının çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. Ama bu olanakların en azından konuşulmaya başlanacağı kanaatindeyim. Bunu önemli buluyorum.”
 
‘Uzun süredir sahip olmadığımız umuda sahip olmamız kıymetli’
 
2013-2015 yılları arasında gerçekleşen çözüm sürecinin ardından, hak ihlallerinin kural haline geldiği bir dönemin yaşandığını hatırlatan Nilgün Toker, yıllardır yaşamın her alanında şiddet politikasının yürütüldüğünü söyledi. Nilgün Toker, “Son 10 yıldır Türkiye’de insan hakları ihlalleri sistematik hale geldi. Birçok mesele nedeniyle insanlar hapishanelerde yatıyor. Özgür kamusal tartışmanın açılabilmesi için sistematik ihlal yapısının ortadan kaldırılması lazım. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki yapısal hale gelen her türlü engel dururken, bunlar nasıl gerçekleşir bilmiyorum. Bu türden bir sürece gireceğimiz şeklinde umut ediyorum. Ama bir umudun doğması kıymetlidir. Uzun süredir sahip olmadığımız umuda sahip olmamız kıymetli.”
 
Yapılması gerekenler: Haklar tanınmalı
 
TİHV’in de içinde yer aldığı birçok baronun ve STK’nin umut hakkına dair gerçekleştirdiği açıklamayı hatırlatan Nilgün Toker, anayasal hakların uygulanabilmesi için devletin adım atması gerektiğini vurguladı. Nilgün Toker, “İnsanların ölüm cezasının kaldırıldığı bir ortamda, onları ölene kadar hapiste tutmak meşru değildir. Umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan birçok insanı ilgilendiriyor. Yasaya uymayan, daha çok Kanun Hükmünde Kararnamelerle yürütülen ve anayasanın rafa kaldırıldığı bir rejimdeyiz. Devletin önünde iki temel görev var: Mevcut Anayasa’ya uyulması ve yasaya uyarak siyasal alanın açılması.
Anayasa’daki antidemokratik engellerin ortadan kaldırılıp, herkesin sahip olması gereken haklarla donatılması gerekiyor. Sadece hakları tanımak yetmez, aynı zamanda bu hakların uygulanabilirliğini de sağlamak gerekir. Demokratik toplumsallığın inşasında daha güçlü adımlar atabilmek için bunların hızla yapılması gerekiyor. Uygulanmayan AYM ve AİHM kararları var. Hapishanedeki herkesi insan haklarına sahip yurttaş olarak tanıyan bir insan hakları perspektifinin egemen olması lazım. Yani yapılması gereken çok şey var” sözlerini kullandı. 
 
‘Sivil toplumun önündeki engeller kaldırılmalı’
 
Barışın toplumsallaşması konusunda sivil toplumun rolüne değinen Nilgün Toker, bu alanın özgürleşmesi gerektiğinin altını çizdi. Nilgün Toker şöyle konuştu: “Türkiye’de çok uzun süredir sivil ve kamusal alan kapalı. Öncelikli olarak sivil toplumun önünün açılması gerekiyor ki kendi işlevini yerine getirebilsin. Sivil toplum ve kamusal alan, özgür bir şekilde kendi hak mücadelesini sürdürse, zaten barışın içinde olacaktır. Çünkü barış onun için bir ön koşuldur. Sivil toplum, devletin görevini yerine getirir diye bakılamaz. ‘Biz anlaştık, şimdi sivil toplum bunu hayata geçirsin’ diye bir şey yok. Baskı kalktığında sivil toplum ve her türlü hareket, barışın tesisi için kendi işlevini yerine getirecektir.
 
İnsan hakları mücadelesi veren herkes, gerçekten kendi etkinliğini yerine getirebilecek güce kavuştuğunda, bu güç barışın güçlenmesi olacaktır. Barış, demokrasi ve demokratik bir ortak yaşam birbirinden ayrı düşünülemez. Silahlı mücadele yürüten bir örgüt, tek şiddet kaynağımız değil. Başka birçok şiddet kaynağı var. Bu nedenle, her türlü şiddetin toplumsal ilişkiler alanından çıkacağı bir ortaklık inşa edebileceğimiz günlerin umudu için tüm bunları bir ışık olarak görüyorum. Bu açıdan son derece önemli buluyorum.”