Hakikatin izinde, özgür toplum doğru (9) 2025-08-26 09:01:24   Demokratik modernite ve kadın özgürlüğü   Rabia Önver    HABER MERKEZİ – Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik modernite kuramı, yalnızca klasik sosyalist çizgiden bir kopuşu değil; aynı zamanda kadın merkezli, ekolojik ve çoğulcu bir toplum inşasını hedefliyor. Yeni paradigma, kadını yalnızca özgürleşen değil, aynı zamanda yeni toplumun kurucu öznesi olarak tanımlıyor. Bu paradigmayla ahlaki ve politik toplumun inşası hedefleniyor.   PKK’nin 1990’ların sonlarından itibaren geçirdiği ideolojik dönüşüm, yalnızca bir strateji değişikliği değil, aynı zamanda radikal bir paradigma kırılmasına işaret ediyor. Hareketin kurucu lideri ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı savunmalarıyla derinleşen bu dönüşüm, klasik sosyalist referansların yerini demokratik modernite adı verilen özgün bir yaklaşımın almasıyla somutlaştı. Bu değişim sürecinin en belirleyici ve kurucu unsuru ise, kuşkusuz kadın özgürlüğü paradigması oldu. Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan, kadın sorununu sadece toplumsal bir mesele değil, aynı zamanda uygarlık tarihine “içkin” (deney içinde kalan, deneyi aşmayan) bir iktidar ve tahakküm rejimi olarak tanımladı. Bu bakış açısı, PKK’nin kadın merkezli yeniden yapılanmasını mümkün kıldı.   Dosyamızın bu bölümünde, Kürt Özgürlük Hareketi’nin yaklaşık yarım asra yayılan mücadele pratiği içinde yaşanan ideolojik dönüşümlere dikkat çekiyoruz.    Sosyalist kuramdan demokratik moderniteye   PKK’nin ilk yıllarındaki ideolojik hattı, büyük ölçüde Marksist-Leninist ilkelere dayalı merkeziyetçi bir sosyalizm anlayışı üzerine kuruluydu. Ulus-devlet kurma hedefi, bu çizginin ana stratejisi olarak öne çıkıyordu. Ancak 1990’ların sonunda Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla birlikte başlayan yeni düşünsel süreç, bu çizginin köklü bir sorgulamasına neden oldu. Öcalan’ın İmralı’dan kaleme aldığı savunma metinlerinde, kapitalist moderniteye alternatif olarak demokratik modernite kuramı ortaya konuldu.   Bu kuram; kapitalist sistemin krizlerine, toplumsal yabancılaşmaya ve ulus-devletin yarattığı tekçiliğe karşı, halkların ve kimliklerin demokratik özyönetim temelinde yeniden örgütlenmesini savunuyor.   Demokratik modernite nedir?   Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik modernite, kapitalist modernitenin krizlerine karşı geliştirilmiş alternatif bir uygarlık modelidir. “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum” paradigması olarak hayat bulan demokratik modernitenin üç temel ayağını ise, “demokratik ulus”, “demokratik ekonomi”, “ekolojik toplum ve kadın özgürlüğü” oluşturuyor. Bu sacayaklarıyla birlikte, kapitalist modernitenin merkezinde yer alan ulus-devlet modeline karşı, yerel demokrasi, komünal yaşam biçimleri ve kadının toplumsal öncülüğünü temel alan bir inşayı önerir.    Abdullah Öcalan’ın “Özgürlük Sosyolojisi”, “Demokratik Uygarlık Manifestosu” ve “Kadın ve Aile Üzerine” başlıklı savunmaları, paradigmanın temel dayanaklarını oluşturuyor. Bu metinlerde, Marksist-Leninist yaklaşımın sınıf indirgemeciliği eleştirilirken, devletin kökeni, erkek egemen zihniyetle birlikte okunmakta, kadının tarihsel köleliği, uygarlık tarihiyle eş zamanlı olarak kavramsallaştırılıyor. Abdullah Öcalan bu sonuçla birlikte, “Kadın özgürleşmedikçe, toplum özgürleşemez. Kadının köleliği, tüm toplumsal köleliklerin anasıdır” tespitiyle kadın özgürlüğünü ideolojisinin merkezine taşıyor.    Kadın Özgürlüğü Demokratik Modernite’nin temel dayanağı    Abdullah Öcalan’a göre, kadın köleliği uygarlık tarihinin ilk büyük sömürü biçimidir. Kadının tarihsel yenilgisi, sadece bir cinsin ezilmesi değil, aynı zamanda toplumun bütün yapısal çöküşünün başlangıcıdır. Bu perspektif, demokratik modernite paradigmasında kadın özgürlüğünü sadece bir toplumsal eşitlik talebi olarak değil, aynı zamanda tarihsel bir restorasyon ve özgürlükçü toplumun yeniden inşası için temel dayanak olarak ortaya koyar.   Bu anlayış, klasik sosyalist akımlardan radikal biçimde ayrılır. Çünkü bu akımlarda kadın özgürlüğü, çoğu zaman sınıf mücadelesinin gölgesinde ikincil bir gündem olarak ele alınmıştı. Oysa demokratik modernitede kadın, toplumsal değişimin öznesi haline getiriliyor.    Ulus-devlet ve demokratik ulus modeli   Demokratik modernite, klasik solun savunduğu “tek ulus – tek sınıf” anlayışını reddederek, ulus-devletin toplumsal çoğulluğu bastıran doğasını ifşa eder. Demokratik ulus ise etno-kültürel farklılıkları meşrulaştırır, yerinden yönetimi esas alır, toplumsal sözleşmeyi sürekli kılar. Abdullah Öcalan bu konuda ise şunu belirtiyor: “Devletin değil, toplumun demokratikleştirilmesi gerekir. Demokratik ulus, toplumsal ahlak ve politikanın yeniden inşasıdır.”   Kadın özgürlüğü: Devrimin stratejik temeli    Abdullah Öcalan, erkek egemen zihniyetin çözülmeden hiçbir devrimin kalıcı olamayacağını belirterek, kadın özgürlüğünü mücadelenin stratejik ve öncelikli meselesi olarak ele alıyor. Bu bağlamda kadın hareketi, PKK içinde sadece destekleyici bir unsur değil, bizzat devrimin taşıyıcı gücü haline gelir. 50 yıllık mücadele geleneğinin son 21’inci yüzyıl aşamasında artık kadınlar Kürt özgürlük hareketi içerisinde sadece özgürleşen bir özne olarak değil, yeni toplumun kurucu öznesi olarak yer alır.   Kadının ordulaşması ve Jineolojî   PKK’nin yeni paradigma doğrultusunda gerçekleştirdiği dönüşüm yalnızca teorik düzeyde kalmaz, pratikte de köklü yapısal adımlar atılır. Köklü değişimle birlikte, YJA-Star (Kadın Gerilla Birliği) kurulur. Yeni paradigma, sahada özellikle kadınlar tarafından yürütülen örgütleme çalışmalarıyla somutlaşır. YJA-STAR, Kadın Savunma Birlikleri (YPJ), Jineoloji Akademileri, kadın meclisleri ve kooperatifleri, yalnızca kadın katılımını artırmayı değil, kadın önderliğinde yeni bir yaşam örgütlemeyi hedefler. Kadınlar hem örgütlenme hem komuta düzeyinde eşit temsille sürece dahil edilir. Jineoloji Akademileri, Kürdistan’da ve Avrupa’daki diaspora merkezlerinde kurulur. Jineoloji, bu sürecin teorik ve metodolojik altyapısını sağlar. “Kadın bilimi olmadan toplum bilimi olamaz” şiarıyla geliştirilen bu disiplin, tarih, ekonomi, ahlak, siyaset ve estetik gibi birçok alanda kadın merkezli bir bakış açısı geliştirir.   Yeni paradigmayla ahlaki ve politik toplum imkanı    Demokratik Modernite paradigması, kapitalist modernite krizine verilen teorik ve pratik bir yanıt niteliğinde. Paradigmanın merkezine kadın özgürlüğünü koyması, sadece ideolojik bir tercih değil; aynı zamanda mevcut sistemin en kırılgan noktasına radikal bir müdahale biçimidir. Kadın özgürlüğü üzerinden şekillenen bu yeni kuramsal çerçeve, günümüzde Kürt toplumunda yalnızca silahlı mücadelede değil, diplomasi, eğitim, ekonomi ve yerel özyönetim alanlarında da etkisini hissettirmeye devam ediyor. Bu hedeflerle ahlaki ve politik bir toplum inşası hedefleniyor. Ulus-devletçi paradigmadan demokratik moderniteye geçiş, kadın özgürlüğü temelinde bir toplum ve uygarlık projesi olarak yeniden inşa sürecidir.   Bu dönüşüm, klasik sol hareketlerin krizine alternatif olabilecek bir üçüncü yol inşasının da temellerini atar. Kadın, bu yolda sadece özgürleşen bir birey değil aynı zamanda özgürleştirici bir toplumun kurucusudur.   Yarın: Yeni sistemde kadın öncülük rolü