1990’larda Kürdistan: Binlerce köy yakıldı, bellek de yakılmak istendi

  • 09:04 10 Temmuz 2025
  • Güncel
Neslihan Kardaş 
 
MÛŞ - 1990’lı yıllarda Kürdistan’da devlet tarafından gerçekleştirilen köy yakmalarına tanıklık eden Nurten Akman, o günü şöyle anlattı:“Belki evimizden bir şeyler kalmıştır, kurtarabiliriz diye umut ettik. Ama köye döndüğümüzde ne bir ev kalmıştı, ne bir eşya, ne de bir iz... Her yeri ateşe vermişler, her şeyi kül etmişlerdi.”
 
1990’lı yıllarda Kürdistan’ın dört bir yanında yüzlerce köy ateşe verildi, binlercesi boşaltıldı. “Güvenlik politikaları” adı altında yürütülen bu operasyonlar, insanları toprağından, belleğinden ve yaşamından kopardı. İnsan hakları raporları, 3 binden fazla köyün yok edildiğini, milyonlarca insanın yerinden edildiğini ve kültürel bir soykırımın yaşandığını kayıt altına aldı. Yalnızca evler değil, diller, gelenekler, anılar ve kökler de bu yangınlarda kül olmak istendi. Tanık anlatımları, koruculuk sistemini reddeden ailelerin hedef alındığını, sayısız insan hakkı ihlalinin yaşandığını ve faili meçhul cinayetlerin sıradanlaştırıldığını gösteriyor.
Bu yıkımın izlerini hâlâ taşıyanlardan biri, Mûş’un Qerehemze (Yamaç) köyünde doğup büyüyen ve şimdi DBP Mûş İl Eşbaşkanı olarak mücadele eden Nurten Akman.  Nurten Akman, köy yakmaları sırasında yaşadıklarını ve ardından yaşadıkları baskı ve ayrımcılığı anlatarak bu dönemin unutulmaması için hafızayı diri tutmaya devam ediyor.
 
İşkenceye maruz kaldılar
 
PKK’nin kurulması ve güçlenmesi üzerine, 1990 yılında askerlerin sürekli köylerine gelmeye başladığını anlatan Nurten Akman, evlerinde sık sık aramalar yapıldığını söyledi. Evleri aranırken dağıtıldığını ve kendilerine askerler tarafından hakaret edildiğini belirten Nurten Akman şöyle konuştu: “Köyümüzde bir meydan vardı. Bizleri sabah saatlerinde oraya götürüp akşama kadar güneşin altında bekletiyorlardı. Evlerimizde ne yapıyorsak askerler hepsini biliyorlardı. Ben de 1990 yılında evlendim, 1991 yılında da ilk çocuğum doğdu. O dönemde de bize yönelik baskınlar hâlâ devam ediyordu. Düğünümün olduğu gün, askerler gelip babamı aldılar. Babamı o kadar dövdüler ki üç ay boyunca yerinden kalkamadı. Bu olaydan sonra babam daha fazla dayanamadı ve köyden Muş merkeze taşındı. O zaman köyümüz henüz yakılmamıştı, ama biz köyde kalmaya devam ettik.”
 
‘Köyün etrafındaki tepelerden köye ateş açılıyordu’
 
Askerlerin her gün köylerinde olduğunu ve kendilerine sürekli köylerini yakacakları tehdidinde bulunduklarını aktaran, Nurten Akman,  “1990 yılından itibaren, ‘Özel Tim’ olarak bildiğimiz askerler bahar aylarından sonbahara kadar köyümüzde kaldılar. Bizler onların korkusundan evlerimizden bile çıkamıyorduk. Bazen akrabalarımızı alıp götürüyor ve köyün okulunda onları dövüyorlardı. Onlara, ‘PKK’ye yardım ediyorsunuz,’ diyorlardı. Amcam tüccardı, hayvan alıp satıyordu. Hayvanları otlatmaya götürüyor, akşam köye döndürdüğünde ise askerler onu alıp dövüyorlardı. O yıl sonbahara kadar bu şekilde işkencelerle geçti. Sonra köyden çıktılar, ancak yine de sürekli gelmeye devam ettiler. Köyün etrafındaki tepelerden köye ateş açılıyordu. Bazen çatışmalar yaşanıyordu. Köyümüzün aşağı kısmından tren geçiyordu ve sürekli trene ateş ediliyordu” sözlerini kullandı.  
 
‘Köye geldiğimizde ne evlerimiz kalmıştı ne de başka bir şey’
 
Bu süre boyunca birçok zorlukla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Nurten Akman, her şeye rağmen cesur olduklarını vurguladı. Nurten Akman, köylerinin yakıldığı zamanı şöyle anlattı: “1993 yılında öğlen saatleriydi. Helikopterlerle köye ateş etmeye başladılar. Yüzleri maskeli askerler gelmişti. Onlara ‘Bolu askerleri’ deniyordu. Köyümüzü yakmaya başladılar. Önce hayvanları vuruyorlardı. Sonrasında biz köylüleri topladılar ve hepimizi bir tepeye çıkardılar. Akşama kadar orada bekledik. Akşam olunca askerler geri gittiler ve biz de köye indik. Belki evimizden bir şeyler kalmıştır, bir şeyleri kurtarırız diye düşündük. Köye geldiğimizde ne evlerimiz kalmıştı ne de başka bir şey. Her yeri yakmışlardı. Bunun üzerine bizler yürüyerek yola koyulduk. Bize yakın başka bir köye geldik. Oradan da Mûş’a geçtik.”
 
‘Bize ‘siz terörsünüz’ diyorlardı’
 
Mûş merkeze göç etmek zorunda kalan Nurten Akman, kentte ise kedilerine ev verilmediğini belirterek, “Bize ‘siz terörsünüz’ diyorlardı. Bizler 2-3 aile aynı evde kalıyorduk. Zamanla bazıları Mersin, Ankara gibi şehirlere göç ettiler. Bizler de zamanla kendimize ev yaptık. Yaklaşık 10-15 yıl köylerimiz yasaklıydı ve köyümüze gelmemize izin vermiyorlardı. Bu son yıllarda artık yasaklar kalktı ve daha yeni yeni birkaç aile ev yaptı burada. Köyde zaten elektrik, yol yoktu. Yollar yeni yapılmaya başlandı. Burada ev yapan aileler de hafta sonu bazen geliyorlar, hafta içi yine merkeze dönüyorlar” şeklinde konuştu. 
 
‘Mücadelemizden hiç vazgeçmedik’
 
Nurten Akman son olarak, “Yaşadığımız onca zorluğa rağmen mücadelemizden hiç vazgeçmedik. Köydekilere zorla korucu olmak dayatıldı ama köylüler kabul etmediler. Zaten bu sebepten köyümüz de yakıldı. Bunlara rağmen hala mücadele ediyorum. Şimdi de DBP’de eşbaşkanlık yapıyorum. Mücadeleden de vazgeçmeyeceğim” mesajını verdi.