Sebahat Tuncel: Komisyon Sayın Öcalan ile görüşmeli

  • 16:49 3 Eylül 2025
  • Güncel
 
SEMSÛR – TJA’nın kadınlarla düzenlediği barış panelinde konuşan aktivist Sebahat Tuncel, komisyonun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmesi gerektiğini söyledi. Sebahat Tuncel, “Sayın Öcalan, devlete değil kadınlara ve gençlere güveniyor. Siz örgütlenebildiğiniz kadar devlet değişebilir” dedi.
 
Semsûr’da, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde İnci Düğün Salonu’nda bir panel düzenlendi. Etkinliğe, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, çeşitli sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin kadın temsilcileri, barış anneleri, TJA üyeleri ve Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nden aktivist Sebahat Tuncel'in de aralarında bulunduğu çok sayıda kadın katıldı.
 
Panelin düzenlendiği salonda, “Kadın öncülüğünde barışı ve demokratik toplumu kuruyoruz” ve “Demokratik toplum inşasının öncüleri kadınlardır” yazılı pankartlar asılırken, katılımcılar sık sık “Jin, jiyan, azadî” sloganları attı.
 
Açılış konuşmasının ardından, özgürlük mücadelesinde hayatını kaybedenler anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 
 
Panelde ilk söz alan DEM Parti Semsûr İl Eşbaşkanı Gönül Şahin, barışın en çok talep edilen, ancak en çok engellenen hak olduğunu söyledi. Gönül Şahin, “Biz kadınlar örgütlü mücadelemizle barışı ve demokratik toplumu kendi ellerimizle inşa edeceğiz. Savaş politikalarını reddediyor, barış istiyoruz. Kadınların özgürlük mücadelesiyle gerçek barışı biz kuracağız. Yaşasın kadınların özgürlük mücadelesi, yaşasın Kürt kadın hareketi” dedi.
 
Sebahat Tuncel, konuşmasına Mereş merkezli depremde hayatını kaybedenleri anarak başladı. Kürdistan ve Türkiye’de kadınların barış talebiyle güçlü şekilde sokağa çıktığını belirten Sebahat Tuncel, “Barış, ekmek ve su kadar ihtiyaçtır. Ancak bunun etrafında örgütlenme zorunluluğu da vardır. Bize ‘Sürece güveniyor musunuz?’ diye soruluyor. Doğrudur, çünkü devlet bugüne kadar barış süreçlerine araçsal yaklaşmıştır. İktidarını güçlendirmek ve savaş politikalarını gizlemek için bir yöntem olarak kullanmıştır ne yazık ki. 2013-2015 süreci en yakın örnektir; biz barış oluyor sanırken, devlet çöktürme planı hazırlığındaymış. Biz barış için umutlanırken, AKP bu süreci Kürtlere yönelik siyasi soykırım planının bir parçası olarak ele almış” ifadelerini kullandı.
 
‘Kayyımlar sadece Kürtlerin sorunu değil’
 
2015 sürecinden sonra oluşan baskı ortamında sadece Kürtlerin değil, tüm toplumun esir haline getirildiğini kaydeden Sebahat Tuncel, “Kayyım sadece Kürtlerle ilgili bir durum değildir; buna itiraz etmemek, tüm toplumu bu rejime mahkûm etmek anlamına gelir. Son gelinen aşamada CHP’liler de kayyıma maruz kalmaya başladı. Daha dün, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atandı. Biz bunu daha 2015’te dile getirdik; kayyım ve KHK’lere karşı itiraz çok güçlü olmalıydı. Bu sadece Kürtlerin meselesi değil, tüm Türkiye halklarının sorunudur. Kayyım rejimine itiraz etmek herkesin görevidir” dedi.
 
CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanmasına tepki gösteren Sebahat Tuncel, “Tüm belediye başkanlarımız uydurma gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklandı. O zaman Kılıçdaroğlu çıkıp ‘Biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz’ dedi. Siz bir hukuksuzluğa ‘evet’ dediğinizde, o hukuksuzluğun bir gün sizi bulacağını da düşünmelisiniz. Kime yapılırsa yapılsın, tepki göstereceğiz. Halkın iradesine müdahale kabul edilemez. Kayyım yönetimine derhal son verilmeli, kayyımlar görevden alınıp seçilmişler göreve iade edilmelidir” diyerek konuşmasına devam etti.
 
‘Kadın kazanımları hedefte’
 
Sebahat Tuncel, kayyımların özellikle kadın kazanımlarını hedef alarak, kadın kurumlarını işlevsiz hale getirmeye çalıştığını vurguladı. Üyesi olduğu Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin temel taleplerinden birinin kayyımların geri çekilmesi olduğunu  söyleyen Sebahat Tuncel, “Barış meselesi kadınlar açısından çok önemli. Sadece sıcak savaş değil; toplumsal olarak da erkek egemenlik kadına karşı savaş açmış durumda. Kadınlar sokağa çıktığında ‘Başıma ne gelecek?’ diye düşünmeden yaşayabilmeli. Barış dediğimiz şey budur; sadece silahların susması değil. Ama silahların konuştuğu bir süreçte, kadın bedeni savaş alanına çevriliyor. Savaş demek; açlık, yoksulluk, yerinden edilmek demek. Savaş sadece can kaybı değildir. Silahlar konuşmasın, insanlar konuşsun. Bunun için diyaloğa ihtiyaç var” dedi.
 
‘1924 Anayasası, Kürt kimliğini yok saydı’
 
Türkiye’de Kürt sorununun Kürtlerden değil, onların haklarının gasp edilmesinden kaynaklandığını kaydeden Sebahat Tuncel, Kürtlerin yüz yıldır bu sorunu yaşadığını söyledi. Sebahat Tuncel, “Kürt halkı, dünyadaki herhangi bir halktan farklı bir şey istemiyor; gasp edilen haklarını istiyor. Kürtler sorun yaratmıyor, sorunun kaynağı inkâr, imha ve asimilasyon politikalarıdır. Yani Kürtler sorun yaratmıyor; tıpkı kadınların da sorun yaratmadığı gibi. Kürtler istese bağımsız Kürdistan’ı tercih edebilirlerdi ama etmemişler. Türkiye’de, asli unsur olarak Türklerle birlikte hareket etmişlerdir. Ancak 1924 Anayasası ile bütün bunlar yok sayılarak Kürt kimliği reddedildi, ‘Kürt kökenli Türk’ yaratıldı” diye kaydetti. 
 
‘Sayın Öcalan devlete değil, kadınlara ve gençlere güveniyor’
 
Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla gelişen “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”ne değinen Sebahat Tuncel şunları dile getirdi: “KCK Eşbaşkanı Besê Hozat öncülüğünde düzenlenen silah bırakma töreninde, ‘Demokratik siyaset yapmak istiyoruz’ denildi. Devletin yapması gereken şey buna kapı aralamaktır. Erdoğan bu süreci tekrar başkan olmak için kullanıyor olabilir; ama biz sahici bir barış istiyoruz. Devlete, AKP’ye değil; Kürtlere, Sayın Öcalan’a bakacağız. Devlet elbette iktidarını paylaşmak istemez ama hak verilmez, alınır. Devletten eğitim, sağlık, güvenlik ve barış hakkı mücadele ile alınabilir. Sayın Öcalan da devlete değil, sizlere güveniyor. Kadınlara güveniyor, gençlere güveniyor. Diyor ki: ‘Kadınlar ve gençler örgütlenebilirse bu devlet değişir.’.” 
 
‘Komisyon Öcalan ile görüşmeli’
 
Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun temel görevinin tarafları dinlemek olduğunu belirten Sebahat Tuncel, şunları söyledi: “Komisyon devleti dinledi ancak Kürt tarafını dinlemedi. Komisyonun Sayın Öcalan ile görüşmesi gerekiyor. İster İmralı’ya giderek görüşsün, ister Sayın Öcalan gelip görüşsün. Sayın Öcalan zaten ‘Silahlar değil, demokratik siyasetle bu sorunu çözeceğiz’ dedi. Siyasetin önünün açılması gerekiyor. Gerillalar, cezaevindekiler, Avrupa’dakiler gelip demokratik siyasete katılmalı. Bunun önü açılmalı.”
 
‘Türkiye, Rojava’yı tehdit olarak görmekten vazgeçmeli’
 
İktidarın sürece rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehdit diline tepki gösteren Sebahat Tuncel, “AKP, içeride Kürtlerle barış yapalım diyor ama birkaç gündür Rojava’ya saldırı tehdidinde bulunuyor. Kürtler bunu kabul etmez. Türkiye’nin Rojava politikasını değiştirmesi gerekir. Rojava’nın geleceğine Hakan Fidan ya da Erdoğan değil; Suriye halkları ve inanç toplulukları karar verir. Hakan Fidan, Türkiye Dışişleri Bakanı’dır ama Suriye İçişleri Bakanı gibi hareket ediyor. Mesaisini barışa harcasa, Ortadoğu’da başka bir durum olurdu. Cihatçı çeteleri gerileten, onlara karşı insanlığı koruyan yapıyı tehdit olarak görüyor ama DAİŞ’le iş birliğini tehdit olarak görmüyor. Suriye’de Alevi, Dürzi kadınlar katlediliyor. Êzidî kadınlar gibi pazarda satılıyor. Her gün işkenceye maruz kalıyorlar. Kürtler, yalnızca kendi güvenliklerini değil, orada yaşayan diğer halkların güvenliğini de temsil ediyor. QSD yönetimi, farklı topluluklar tarafından da güvence olarak görülüyor. Birlikte yaşadığın halkların da, Ortadoğu halklarının da yaşam hakkını tanımalısın” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
 
Konuşmaların ardından panele katılan kadınlar, sürece dair taleplerini dile getirerek, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”ne destek verdiklerini  ekledi. 
 
Etkinlik, halaylarla sona erdi.