
Kayıplar için 4 kentte eylem
- 13:46 27 Eylül 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları dört kentte gerçekleştirdikleri eylemde, faillerin yargılanıp cezalandırılması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla Amed’in Rezan ve Colemêrg’in Gever ilçesi ile İzmir ve Êlih’te bu haftada eylemlerine devam etti.
Amed
İHD Amed Şubesi ve Kayıp yakınları, eylemlerini 868’inci haftasında da sürdürdü. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan eylemde, akıbeti sorulan kayıpların fotoğraflarına yer verildi. Eylemde bu hafta 25 Eylül 1997 tarihinde Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinde kaybedilen Zozan Eren ve Orhan Eren’in akıbeti soruldu.
‘Örgüte yardım’ iddiasıyla sürgün edilir
Eylemde, İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Berfin Elçi tarafından okunan Zozan Eren ve Orhan Eren’in hikayesi şöyle: “Kulp sağlık ocağında hemşire olarak çalışan Zozan Eren, eşi ve iki kız çocuğu ile birlikte Kulp’ta yaşar. Eşi Orhan Eren ile kaybedilmeden önce dönemin Kulp Kaymakamı Zozan Eren’e kendi isteğiyle tayinini başka yere aldırmasını söyler. Kaymakamla görüştükten sonra Zozan Eren’i kaymakamlıkta görevli iki polis, ‘Sen PKK’lilere ilaç gönderiyorsun, onun için buradan gitmek zorundasın’ diyerek tehdit eder. Kısa bir süre sonra ise Zozan Eren, ‘örgüte yardım etmek’ iddiasıyla Diyarbakır Doğum Hastanesi’ne sürgün edilir. Diyarbakır’a tayini çıkan Zozan Eren’in çocukları Kulp’ta annesi Pembe Toprak’ın yanında kalır. 24 Eylül 1997 tarihinde Zozan Eren annesini arayarak ‘Yarın, eşi Orhan ile birlikte Kulp’a gelerek çocuklarını alıp Diyarbakır’a döneceklerini’ söyler.
Aracı terkedilmiş vaziyette bulunur
Cuma günü akşama doğru kızı ve damadı çocuklarını almaya gelmeyince anne Pembe Toprak endişelenmeye başlar. Aynı gece saat 24.00 civarında damadı Orhan’ın çalıştığı Lice’deki Cezaevi savcısı telefonla arayarak Orhan ve eşinden bir haber alıp almadığını anne Toprak’a sorar. Anne Toprak; ‘Kızı ve damadından bir haber alamadığını’ söyleyerek endişelerini telefonda savcı ile paylaşır. Bu telefondan yaklaşık iki saat sonra Orhan’ın iş arkadaşı bu kez arar; ‘Orhan’ın arabasının Lice’ye bağlı Angül Karakolu’nun 50 metre yakınlarında terkedilmiş bir vaziyette bulunduğunu, Zozan ve Orhan’dan haber alınmadığını söyler’. Cumartesi günü anne Toprak, Kulp Jandarma Karakolu’na başvuru için gider. Karakoldakiler; tatil olduğunu ileri sürerek başvurusunu kabul etmeyip Pazartesi günü gelmesini söyler. Pazartesi günü anne Pembe Toprak, Kulp Savcılığına başvurarak durumu izah etmeye çalışır. Savcı Angül karakolunu arayarak bilgi alır. Karakoldakiler ‘Kaçırma olayının gerçekleştiğini, Orhan ve Zozan Eren’in PKK militanları tarafından kaçırıldığını‘ bildirir. Savcı bu bilgiyi anne Pembe Toprak’a iletir ve Angül Karakolu’na gitmesini, akabinde Diyarbakır Valiliği’ne başvurması tavsiyesinde bulunur.
AİHM Türkiye’yi mahkûm etti
Daha sonra anne Pembe Toprak dilekçe ile önce Angül Karakolu’na başvuruda bulunur fakat Karakol Komutanı kendisine ‘Çiftin PKK militanları tarafından kaçırdığını’ söyler. Buradan bir netice alamayan anne Toprak, Diyarbakır Valiliği’ne başvuruda bulunur. Vali, annenin huzurunda Lice ve Kulp Jandarma Karakollarını arar ve çocuklarının. PKK militanları tarafından kaçırıldığını kendisine söyler. Çiftin arabasının Angül Karakolu’nun yakınında bulunmasına rağmen militanların Zozan ve Orhan Eren’i kaçırdığı bilgisi inandırıcı gelmemekle birlikte, somut bir delille de, ortaya konulmaz. Yine de tüm idari ve hukuki mercilerce ısrarla aileye bu bilgi verilir. İç hukuk yollarında bir netice alamayan aile davayı AİHM’e taşır. 21 Şubat 2005 yılında AİHM ‘Yaşam hakkı ihlalinden’ Türkiye’yi mahkûm eder.”
Kayıp yakınları, devlet şiddeti sonucu katledilen ve gözaltında zorla kaybedilen kişilerin akıbetini sormaktan, faillerinin yargılanıp cezalandırılması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurgularken, açıklama bir dakikalık oturma eylemi ile son buldu.
Êlih
İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 704'üncü haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri de katıldı.
Bu haftaki eylemde, 25 Eylül 1999 tarihinde Sêrt'in Misircê (Kurtalan) ilçesinde kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Şehmuz İnsel'in akıbeti soruldu.
Şehmuz İnsel'in hikayesini abisi Mehmet Şah İnsel'in anlatımıyla İHD Şube yöneticisi Zana Yücel Bozkurt, şöyle dile getirdi: "Kardeşim Fatih Lisesi’nde okuduğu dönem Hizbullah örgütü içinde yer almıştı. Yaklaşık 2 yıl önce örgütle bağını koparmış ve açık öğretime kaydedilmişti. Dersleri ile ilgileniyordu. Bu arada onu evlendirdik. Evlenme işlemlerini yapmak üzere Kurtalan Nüfus Müdürlüğü'ne birlikte gittik. Nüfus müdürlüğünde kardeşimin jandarma tarafından arandığını söylediler. Jandarmaya birlikte gittik. Bize Batman Emniyet Müdürlüğü'nden faks gelene kadar bekleyin dediler. Orada uzunca bir süre bekledikten sonra faks geldi. Kardeşimi Kurtalan Cumhuriyet Savcılığı'na sevk ettiler. Savcılık ifadesinin ardından kardeşim serbest bırakıldı. Bu olaydan bir hafta sonra 25 Eylül 1999 tarihinde kimliği belirsiz iki şahıs tarafından ‘Müslüman cemaati seni çağırıyor’ denilip götürülmüş ve bu tarihten beri kendisinden bir daha haber alınamamıştır. Şehmus, 1999 yılında Kurtalan'da kaybedildi şeklinde anlatımda bulunmuştur."
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
Colemêrg
Colemêrg’de (Hakkari) kayıp yakınları, eylemlerinin 194’üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede”, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, çok sayıda kişi katıldı.
İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Ozan Akbaş, 30 Eylül 1993 yılında görev yaptığı Ankara Altındağ Nüfus müdürlüğü önünden polis yelekli, telsizli kişiler tarafından gözaltına alındıktan iki gün sonra işkence edilmiş halde cenazesi bulunan Mecit Baskın’ın failleri soruldu. Gözaltında insan kaybetmek insanlığa karşı suç kapsamına alınıp zaman aşımının bir an önce kaldırılması gerektiğini söyleyen Ozan Akbaş, “Adil ve tarafsız bir yargılama ile tüm sorumlular yargılanmalı ve gerekli caydırıcı cezalar verilmelidir. Bedenleri kaybedilen sevdiklerimizin akıbeti bir an önce açıklanmalı, kayıp yakınlarının çiçekler ile donatılacağı bir mezar yerinin olması sağlanmalıdır. Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Açıklama oturma eylemi ile sona erdi.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, Konak'ta bulunan Eski Sümerbank önünde eylemlerini sürdürdü. Açıklamada "Kayıplar belli failler nerede" ve "Kayıplar vicdandır sahip çık" pankartları açıldı. Bu hafta gerçekleştirilen eylemde 28 Eylül 2009’da havan topu ile katledilen Ceylan Önkol’un (12) faili ile 21 Eylül 1995’te Batman’da evine yapılan baskın ile gözaltına alınıp kaybedilen Şeyhmus Eroğlu’nun akıbeti soruldu.
Açıklamayı yapan İHD İzmir Şube Yöneticilerinden Deniz Bayrak, Şeyhmus Eroğlu’nun hikayesini paylaşarak, “Şeyhmus Eroğlu gözaltına alınarak Mardin’e götürüldü. Olayın ardından ailesinin onu bulmak, kendisinden haber alabilmek için yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Yetkililer ne ev baskınını ne de gözaltına alındığını kabul etti. Onunla aynı zamanda gözaltında kaldığını belirten kimi görgü tanıkları ise Şeyhmus Eroğlu'nun gözaltında tutulduğunu, ağır işkenceler gördüğünü, daha sonra da serbest bırakıldığını söyledi. Yine Midyat’taki kimi görgü tanıklarının ifade ettiğine göre serbest bırakıldığının söylendiği tarihte, özel timlerin olduğu bir arabanın içinde görüldü. Şeyhmus Eroğlu’ndan gözaltına alındığı tarihten itibaren bir daha haber alınamadı” dedi.
Açıklama yapılan oturma eylemiyle sona erdi.