‘Öcalan’ın sesi geldi, şimdi sıra adım atmakta’

  • 09:05 11 Temmuz 2025
  • Siyaset
İSTANBUL – Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik siyaseti büyütme çağrısını değerlendiren siyasetçiler, çözüm için devletin somut adım atması gerektiğini vurgularken, barış ve demokratik toplum inşasının halkların ortak mücadelesiyle mümkün olacağını ifade etti.
 
Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme amacıyla başlatılan “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında tarihi bir gelişme daha yaşandı. 27 Şubat’ta yapılan çağrının ardından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi’nden ikinci kez kamuoyuna seslendi. Bu kez görüntülü şekilde topluma seslenen Abdullah Öcalan, demokratik siyasetin büyütülmesi vurgusunu yaptı. 
 
Abdullah Öcalan’ın kamuoyunda da geniş yankı bulan çağrısına dair Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) PM üyesi Dilber Demir ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Sayın Öcalan’ın sesi halklarda coşku yarattı’
 
26 yıl sonra ilk kez Abdullah Öcalan’ın hem görüntüsü hem de sesiyle Kürt halkı başta olmak üzere halklara seslenişinin toplumda büyük bir heyecan ve coşku yarattığını söyleyen Dilber Demir, “Sadece Kürt halkı için değil, tüm dünyada yankı uyandırdı bu video. Sayın Öcalan kendi sesi ve görüntüsüyle Kürt Özgürlük Hareketi’ne, siyasi alana, halklara çağrıda bulundu. Abdullah Öcalan’ın sesi topluma ulaşmaması için uygulanan tecrit boşa düştü. Sayın Öcalan mutlak tecride rağmen sürekli perspektif geliştirdi, yeni yaşamın mümkün olduğunu söyledi, bu tüm toplumda karşılık buldu. Sadece Kürt halkı ve Türkiye halkları için değil, dünya halkları nezdinde paradigması karşılık buldu. Geçtiğimiz hafta yurtdışından 29 akademisyen ve gazeteciden oluşan heyet İstanbul’da temaslarda bulundu ve Sayın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Sayın Öcalan’ın sunduğu perspektif tüm dünyada karşılık buldu” dedi.
 
‘Siyasi partiler dönüşüm için öncülük etmeli’
 
Gerçekleşen çağrıda PKK’nin Kürt varlığının tanınması için mücadele ettiğini ve gelinen aşamada Kürt varlığının tanındığını, bundan dolayı demokratik siyasetin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Dilber Demir, şunları ifade etti: “Kürt halkının adından bahsedilmeyen dönemde PKK bir sonuç olarak ortaya çıktı. 50 yıllık mücadelenin sonunda Kürt halkının, Sayın Öcalan’ın, Kürt Özgürlük Hareketi’nin varlığının tanındığı bir süreç yaşıyoruz. Artık demokratik siyasetin önünün açılması gerekiyor. Bu süreçte siyasi partilere büyük rol düşüyor. DBP ve DEM Parti’nin öncülük ettiği demokratik toplum buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Bu süreci toplumsallaştırmak ve anlatmak açısından bütün siyasi partilerin büyük görevleri var. DBP ve DEM Parti’nin gösterdiği çabayı Meclis’te olan bütün siyasi partilerin yapması gerekiyor. Siyasi partilerin kendi tabanına süreci anlatması gerekiyor. Bu süreç sadece DBP ve DEM Parti’nin kendi tabanına anlatmasıyla olacak bir süreç değil, tarihi bir süreç. Sayın Öcalan çağrısında da ifade ediyor, ‘Toplum özgürse ben özgürüm’ diyor, yani toplumun tamamının özgürleşmesi gerekiyor ki biz ‘süreç başarıya ulaştı’ diyebilelim.
 
Örneğin, açıklamanın ardından Türk medyasına baktığımızda söylemlerin değiştiğini göremiyoruz. Hâlâ terörize eden bir dil kullanılıyor. Dünya medyası bu tarihi çağrıdan olumlu bahsederken, Türk medyasının dilinin değişmediğini gördük. Hem medyanın hem de toplumun dilinin değişmesi için siyasi partilerin öncülük etmesi gerekiyor.”
 
‘Bu süreç sadece bir kesimin yürütebileceği bir süreç değil’
 
Dilber Demir, sürece dair değerlendirmelerine şunları ekledi: “Türkiye devletinin süreci ağırdan alması toplumda bir yanıyla umutsuzluk yaratıyor. Toplum, ‘Biz Sayın Öcalan’a güveniyoruz fakat mevcut hükümete güvenmiyoruz’ diyor. Toplum, somut adımların Kürt Özgürlük Hareketi ve Sayın Öcalan tarafından atıldığını söylüyor. Devletin artık somut adım atması gerekiyor. Süreci sadece silaha indirgeyen bir akıl ile karşı karşıyayız. Meclis’te komisyon tartışmaları sürüyor. Bir önceki çözüm sürecinde komisyon oluştu ama komisyon yasal ve anayasal çerçevede oluşmadığı için aracı pozisyonunda kaldı. Yeni oluşacak komisyonun yasal ve anayasal çerçevede oluşması gerekiyor ki çalışma yürütebilsin, sürecin önünü açabilsin. Bu adım umudu büyütecektir. Sayın Öcalan’a olan sonsuz bir güven toplumda var. Bu süreç sadece bir kesimin yürütebileceği bir süreç değil, dolayısıyla tüm topluma çağrımızı yineliyoruz; kadınların, gençlerin, herkesin bu sürece katkı sunması gerekiyor. Barışı sağlayacak olan halklardır, bütün halkların bir araya gelerek katkı sunmasını istiyoruz. Bu mücadele sadece Kürtler için değil; kadınlar, gençler, halklar için.”
 
‘Demokrasi mücadelesiyle kazanılacak’
 
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ise Abdullah Öcalan’ın çağrısına dair şunları söyledi:  “Kürt sorunu çözülmediği sürece Türkiye’de iç siyasetle sınırlı kalmayan bir etkiye sahip hale gelmişti. Son süreçte Ortadoğu’da meydana gelen gelişmelerin de etkisiyle Türkiye’de ve bölgede yeni bir aşamaya gelindi. Silah bırakma kararını, demokrasi mücadelesini güçlendirmek üzere bir olanak olarak değerlendirmek gerekir. Ancak iktidarın ‘terörsüz Türkiye’ söylemi, sorunun demokratik çözümüne katkı sağlamayacağı gibi tam tersine sorunun esas kaynağını perdeleyecektir. Sorunun eşit haklara dayalı, demokratik ve barışçıl yollarla çözümü; ülkenin demokratikleşmesine katkı sağlamasının yanı sıra bölgede egemenlik kavgası veren, her türden mezhep, din ve milliyet farklılıklarını çıkarları için kışkırtmaktan kaçınmayan emperyalist güçlerle, işbirlikçi devletlerin elinden bir koz da alınmış olacaktır. Kürt sorununun çözümünü, elbette gerekli hukuki, siyasi, idari düzenlemeler için iktidar da adım atmak zorunda, ancak çözümü tek başına iktidarın atacağı adıma bağlamadan demokrasi mücadelesiyle kazanılacağının altını çizmek isterim.”