SAMER’den 3 ilçede araştırma: Bağımlılık yaşı 5-11’e indi

  • 15:09 29 Aralık 2025
  • Güncel
AMED - SAMER’in Amed’in 3 ilçesinde yaptığı madde bağımlılığı araştırmasında, uyuşturucu kullanım yaşının 5-11’e kadar indiği ortaya çıktı. 
 
SAMER Saha Araştırmalar Merkezi, Amed’in Rezan (Bağlar), Erxenî (Ergani) ve Farqîn (Silvan) ilçelerinde gençler arasında madde bağımlılığına ilişkin rapor hazırladı. Çalışmada, gençlerin madde kullanımına yönelme nedenleri, risk faktörleri ve sosyal çevrenin etkisi değerlendirildi.  
 
Bu kapsamda 3 ilçede gençlerle yüz yüze görüşmeler yapılırken, kantitatif yöntem kullanılarak yarı yapılandırılmış soru formları ve gözlem raporları aracılığıyla verileri topladı. 15-29 yaş aralığındaki gençlerle yapılan araştırma kapsamında toplam bin 514 genç ile görüşme gerçekleştirilip 37 mahallede çalışma yürütüldü. Rezan ilçesinde 12 mahallede toplam 600 genç ile görüşülürken, Farqîn ilçesinde 11 mahallede 414 genç, Erxêni ilçesinde ise 14 mahallede 500 genç ile görüşüldü. 
 
Başlama nedenleri  
 
Raporda her 3 ilçede elde edilen bulgularda Amed’deki gençlik, bağımlılığının erken yaşta başlayan, sosyal çevre üzerinden yayılan ve büyük ölçüde kalıcılaşan bir sorun alanı olduğu belirtildi. Eğitimden kopuş, ekonomik güvencesizlik, aile bütünlüğündeki zayıflama ve kamusal destek mekanizmalarının yetersizliğinin bağımlılığı besleyen temel yapısal faktörler olduğu ifade edildi. Raporun, Kürt illerinde gençliğin uzun süredir eşitsiz kaynak dağılımı, güvenlik merkezli yönetimi ve sosyal politika eksikliği içinde şekillenen bir yaşam alanına hapsedildiğini ortaya koyduğuna dikkat çekildi. 
 
Raporda “Bağımlılıkla mücadele, bu nedenle yalnızca tedavi ve güvenlik eksenli değil; istihdam, eğitimde tutunma, çocukluk dönemine yönelik önleyici politikalar ve kapsayıcı psiko-sosyal destek mekanizmalarıyla birlikte ele alınmadığı sürece etkili olmayacaktır” denildi. 
 
Katmanlı kriz alanı 
 
Raporda, “Rezan, Farqîn ve Erxêni ilçelerinde gerçekleştirilen saha çalışmaları, Amed kentinin yaklaşık üçte birini kapsayan bu coğrafyada gençlik, bağımlılık ve toplumsal çözülmenin birbirini besleyen yapısal bir bütünlük içerisinde ilerlediğini ortaya koymaktadır. Söz konusu ilçeler, yüksek genç nüfus oranına rağmen eğitim, istihdam, kamusal alanlar ve sosyal destek mekanizmaları bakımından ciddi bir yoksunlukla karşı karşıya. Bu yoksunluk, yalnızca bireysel hayatları değil, mahalle ölçeğinden başlayarak toplumsal dokunun tamamını etkileyen çok katmanlı bir kriz alanı üretmektedir. Saha gözlemleri, bağımlılık olgusunun bu üç ilçede istisnai bir durum olmaktan çıkarak gündelik yaşamın sıradan bir parçası hâline geldiğini göstermektedir” denildi. 
 
Metruk yapı ve parklar tercih ediliyor
 
Uyuşturucu kullanımının gençler arasında “sigara gibi” algılandığı, kamusal alanlarda, parklar, metruk yapılar ve sokak aralarında alenî biçimde gerçekleştiği ifade edildi. Bu normalleşmenin, yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamayacak ölçüde yaygın olduğu ve mahalle sakinleri, aileler ve hatta yerel aktörler tarafından sessizce kabullenildiğine dikkat çekildi. Raporda, “Bağımlılığın bu biçimde içselleştirilmesi, kullanım yaşının giderek düşmesine, okul çağındaki çocukların dahi bu döngünün parçası hâline gelmesine zemin hazırlamaktadır. Üç ilçede de dikkat çeken ortak bir diğer unsur, metruk alanların ve terk edilmiş yapıların bağımlılık ve suç için işlevsel mekânlara dönüşmüş olmasıdır. Deprem sonrası boşalan evler, yıkılmayan harabeler, ıslah edilmemiş dere yatakları ve yeterince aydınlatılmayan parklar, yalnızca fiziksel bir ihmalin sonucu değil; aynı zamanda kamusal otoritenin geri çekildiği alanlar olarak işlemektedir. Bu mekânlar, gençler için denetimsiz “özgürlük alanları”na dönüşürken, mahalle sakinleri açısından sürekli bir güvensizlik kaynağı üretmektedir. Kolluk kuvvetlerinin varlığına rağmen bu alanlarda madde kullanımı ve satışı devam etmekte, bu durum güvenlikçi yaklaşımların sosyal politikalarla desteklenmediğinde etkisiz kaldığını açık biçimde ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verildi. 
 
Eğitim vurgusu  
 
Raporda eğitim sisteminin bağımlılığa etkisi ise şöyle yer aldı: “Gençlerin eğitimle kurduğu bağın zayıflığı, bu yapısal krizin en belirgin göstergelerinden biridir. Saha çalışmaları, eğitimden erken kopuşun yaygınlaştığını, okulun gençler için bir gelecek vaadi sunmadığını ve çoğu zaman yalnızca formal bir zorunluluk olarak algılandığını göstermektedir. Eğitimden kopan gençler ise çoğunlukla güvencesiz, geçici ve düşük ücretli işlere yönelmekte ya da tamamen işsiz kalarak sokakta geçirilen uzun ve amaçsız zamanlara mahkûm olmaktadır. Bu boşluk hâli, bağımlılığı, çeteleşmeyi ve suça sürüklenmeyi besleyen temel dinamiklerden biri olarak öne çıkmaktadır.”
 
Aile etkisi  
 
Raporun devamında şunlara yer verildi: 
 
“Aile yapısı ve toplumsal ilişkiler de bu sürecin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Üç ilçede de aile içi baskı, otoriter ilişkiler ve şiddet eğilimi yaygın biçimde gözlemlenmiştir. Özellikle gençler ve kadınlar, hem kamusal alanda güvensizlikle hem de aile içinde denetim ve baskıyla karşı karşıya kalmaktadır.
 
Mekanizmaların yokluğu 
 
Bağımlılık ya da psikolojik sorunlar ortaya çıktığında, destekleyici mekanizmaların yokluğu, sorunun gizlenmesine ve derinleşmesine neden olmaktadır. Bu durum, bazı vakalarda yaşamla kurulan bağın zayıflamasına ve ağır bir umutsuzluk hâline işaret etmektedir. 3 ilçede ortaya çıkan bu tablo, yalnızca yerel yönetimlerin yetersizliğiyle açıklanamayacak kadar süreklilik arz eden bir yapısallığa sahiptir. Saha gözlemleri, bu bölgelerde sosyal güçlenmenin sistematik biçimde zayıf bırakıldığını, gençliğin potansiyelini açığa çıkaracak kültürel, sanatsal ve ekonomik alanların bilinçli ya da bilinçsiz biçimde ihmal edildiğini düşündürmektedir. Nüfusun yoğun olduğu, politik ve toplumsal olarak ‘kontrol edilmesi gereken’ alanlarda, toplumsal enerjinin dağıldığı, itiraz ve dönüşüm kapasitesinin zayıfladığı bir sosyal yapı üretilmektedir. Bağımlılık, bu bağlamda yalnızca bir sağlık sorunu değil; toplumsal çözülmeyi derinleştiren ve genç kuşağı etkisizleştiren bir araç hâline gelmektedir.
 
Toplumsal kriz alanın farklı yüzleri 
 
Sonuç olarak Rezan, Farqîn ve Erxêni’de gözlemlenenler, birbirinden kopuk mahalle sorunları değil; bölgesel ölçekte bir toplumsal kriz alanının farklı yüzleridir. Bu kriz, en ağır biçimde gençleri, kadınları ve yoksul kesimleri etkilemektedir. Mevcut durumun yalnızca güvenlik politikalarıyla ele alınması, sorunu çözmek bir yana, görünmez kılmakta ve derinleştirmektedir.
 
Kalıcı ve dönüştürücü bir müdahale için, kamusal alanların geri kazanıldığı, gençlere gerçek bir gelecek perspektifi sunan, sosyal destek ve güçlenme odaklı politikaların hayata geçirilmesi zorunludur. Aksi hâlde bu üç ilçe, yalnızca Amed’de değil, daha geniş ölçekte toplumsal yapının kırılma hatlarından biri olmaya devam edecektir.”
 
Uyuşturucu kullanım yaşı 5-11’e düştü
 
Raporda, 3 ilçede de bağımlılığın en dikkat çekici ortak özelliğinin, maddeyle tanışma yaşının son derece erken olması olduğu belirtildi. İlçelerde gençlerin hayatında en az bir kez uyuşturucu veya uyarıcı madde deneme oranları incelendiğinde, ilçeler arasında bazı farklar görüldüğü belirtildi. Rezan’da katılımcıların yüzde 16,2’si madde denediğini, bu oranın Erxêni’de yüzde 12,8, Farqîn’de ise yüzde 11,6 olarak ölçüldüğü ifade edildi.  
 
Rezan ve Erxêni’de kullanım 10 yaşa kadar düştü 
 
Rezan’da kullanıcıların yüzde 70,1’i 12–17 yaş aralığında maddeyle tanışırken, görüşmecilerin yüzde 16,2’si hayatında en az bir kez uyuşturucu veya uyarıcı madde denediğini bildirdi. Ayrıca yüzde 1’lik bir kesimin 5–11 yaş aralığında maddeyi ilk kez denediği belirtildi. Raporda bu durum, bağımlılık riskinin çocukluk yaşlarına kadar indiğine işaret edildi. Bağlar’da bağımlılıkla mücadelenin yalnızca gençlere değil, çocukluk dönemine yönelik önleyici politikalarla ele alınması gerektiğini belirtildi. 
 
Erxêni’de yüzde 65,6’sı 12–17 yaş, yüzde 9,4’ü ise 5–11 yaş aralığında ilk kullanımı bildirdi. Farqîn ilçesinde ise madde kullananların yüzde 52’si 18 yaş altında, ilk kullanım yaşının 10’a kadar düştüğünün görüldüğü belirtildi. 
 
Üç ilçede de eğitim düzeyi dağılımları büyük ölçüde benzerlik gösterirken, eğitimin gençler için yukarı doğru sosyal hareketlilik sağlayan bir araç olmaktan çıktığını, aksine uzun süreli bir bekleme ve belirsizlik alanına dönüştüğünü gösterdiği ifade edildi. Raporda, eğitimden kopuş, bağımlılık riskini artıran temel yapısal faktörlerden biri olarak öne çıktı. 
 
Arkadaş etkisi 
 
Üç ilçede de maddeyi ilk kez deneme oranlarının yüzde 85’in üzerinde bir kısmı arkadaş çevresiyle birlikte gerçekleştiği, ilk kullanım nedenleri arasında merak, keyif-eğlence ve arkadaş etkisi ön plana çıktı. Raporda bu durum şöyle değerlendirildi: “Bağımlılığın bireysel bir karar değil; kolektif bir sosyal pratik olarak yayıldığını göstermektedir. Akran grubu, kamusal destek mekanizmalarının yokluğunda gençler için başlıca referans noktası haline gelmiştir. Üç ilçede de ortak olan en çarpıcı bulgulardan biri, tedavi ve profesyonel destek oranlarının son derece düşük olmasıdır: Görüşmecilerin yüzde 80–85’i hiç profesyonel destek almamıştır. Maddeyi bırakma isteği düşüktür. Aileler çoğunlukla ya durumdan habersizdir ya da kızma ve cezalandırma yoluna gitmektedir.
 
3 ilçe örnekleri birlikte değerlendirildiğinde, bağımlılığın yalnızca bireysel ya da kültürel bir sorun olmadığı; yapısal ihmalin ve eşitsiz yönetişimin bir sonucu olduğu açıkça görülmektedir. Devlet, bu coğrafyada gençlerle çoğunlukla güvenlik eksenli ilişki kurmakta; sosyal politika, psiko-sosyal destek ve önleyici mekanizmalar ise ya yetersiz kalmakta ya da hiç işlememektedir.”
 
Bağımlılığın gençler için bir “kaçış” değil; alternatifsizlik içinde şekillenen bir yaşam pratiği olarak ortaya çıktığının belirtildiği raporda, “Madde kullanımı, denetimsiz alanlarda, kamusal boşluklarda ve uzun süreli umutsuzluk koşullarında normalleşmektedir. Bulgular, gençlik bağımlılığı ve riskli davranışların yalnızca bireysel ya da kültürel bir sorun olmadığını, aynı zamanda yapısal ve siyasal çözüm eksikliklerinden kaynaklandığını göstermektedir. Bölgedeki gençlerin eğitimden kopuşu, ekonomik güvencesizliği, kamusal alan eksikliği ve sosyal destek mekanizmalarının yetersizliği, uzun süredir çözümsüz kalan Kürt sorununun yarattığı yapısal boşluklarla doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, gençlik politikaları ve önleyici programlar sadece ceza ve güvenlik odaklı değil, kapsayıcı, sosyal destek ve fırsat eşitliği temelli olarak yeniden tasarlanmalıdır” denildi. 
 
Kürt sorunun etkisi 
 
Kürt sorununun barışçıl ve kapsayıcı bir çözüme ulaşması, bölgedeki sosyal altyapının güçlendirilmesi ve kamusal hizmetlerin erişilebilir hâle getirilmesi, bağımlılık ve gençlik krizinin boyutunun azaltacağı belirtilen raporda, bu durumun gençlerin güvenli ve üretken bir yaşam sürmesine olanak sağlayacağı ifade edildi. Raporda, “Bu bağlamda Rezan, Erxêni ve Farqîn örnekleri, gençlik bağımlılığının münferit müdahalelerle çözülebilecek bir sorun olmadığını; bütüncül, yerel ve hak temelli sosyal politikalar olmaksızın bu döngünün kırılmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Bağımlılıkla mücadele, yalnızca maddeyi ortadan kaldırmaya değil, gençliğin hayatından eksiltilmiş olan eğitim, istihdam, kamusal alan ve psiko-sosyal destek olanaklarını yeniden inşa etmeye odaklanmalıdır. Aksi takdirde uyuşturucu kullanımı, bu coğrafyada bir ‘sapma’ olarak değil; gençliğin ihtiyaç duyduğu kamusal alanların sistematik biçimde ihmal edildiği koşullarda ortaya çıkan ve normalleşen bir yaşam pratiği olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu durum, yalnızca gençlerin değil, toplumun tamamının geleceğini tehdit eden yapısal bir kriz alanına işaret etmektedir” ifadelerine yer verildi.