Şirket kârı: Madencilikte ekolojik ve toplumsal yıkım

  • 09:02 23 Aralık 2025
  • Ekoloji
İZMİR - Cengiz Holding’in tahribatlarından sonra köylüler geçim kaynaklarını kaybederken, tarım ve hayvancılıkla uğraşan kadınların en fazla zarar gören kesim olduğunu vurgulayan Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu üyesi Süheyla Doğan, “Kadınlar, Cengiz Holding gibi şirketlerin acımasız madencilik projeleri nedeniyle ciddi zarar görüyor” dedi.
 
Türkiye’deki enerji ve madencilik projeleri, özellikle Ege ve Kürdistan bölgelerinde ekosistem ve tarım alanları üzerinde ciddi baskılar oluşturuyor. Resmi verilere göre, sadece son 10 yılda maden projeleri nedeniyle binlerce hektar tarım arazisi kamulaştırıldı ve yörede yaşayan köylülerin gelir kaynakları daraldı. Hukuki süreçlerde, ÇED raporları ve bilirkişi incelemeleri lehlerine olsa da, şirketlerin yeniden başlattığı süreçler ve devlet kurumlarının kararları, projelerin uygulanabilirliğini sürdürmesine olanak tanıyor. Bu durum, ekolojik yıkımların yanı sıra, kadınların ve yerel halkın yaşam hakkı ve ekonomik güvencesi üzerinde de somut etkiler yaratıyor.
 
Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu Yönetim Kurulu üyesi Süheyla Doğan, değerlendirmelerde bulundu.  
 
‘Cengiz Holding ekolojik yıkımlara yol açıyor’
 
Türkiye genelinde enerji ve madencilik politikalarının ciddi ekolojik yıkımlara ve talanlara yol açtığını vurgulayan Süheyla Doğan, “Bu ekolojik yıkımlar hem ülkemizde hem de dünyada öncelikle kadınları, çocukları ve yoksulları etkiliyor. Daha çok bu kesimler zarar görüyor. Varlıklılar kârını artırırken, yoksullar daha da yoksullaşıyor; kadınlar ve çocuklar ise özellikle bu süreçten olumsuz etkileniyor. Şirketler ve iktidar birlikte çalışıyor; örneğin Cengiz Holding gibi bazı büyük şirketler iktidara yakın sermaye grupları olarak öne çıkıyor. Bunun dışında iktidara yakın olmayan sermaye şirketleri de mevcut. Bölgemizde Cengiz Holding hem ekolojik yıkımlara yol açıyor hem de özellikle kadınların yoksullaşmasına neden oluyor. Hâlâ bölgemizde devam eden Halilağa Bakır Madeni Projesi kapsamında çok sayıda tarım alanı kamulaştırıldı ve köylülerin tarlaları zorla alındı. Bu tarlaları işleyenler arasında kadınlar da vardı ve bölgedeki mücadelenin ön saflarında yine kadınlar yer alıyordu. Bayramiçi köyleri, Hacıbekirler Köyü, Çan’ın ve Halilağa köyleri gibi projelerden etkilenen köylerde kadınlar büyük zarar gördü. Ellerinden tarlaları gitti, tarım yapamaz hâle geldiler. Ayrıca köylerin yaşam alanlarına çok yakın bölgelerde, hayvanların otlatıldığı alanlarda madencilik faaliyetleri başlayınca ciddi rahatsızlık yaşandı. Hatta köylerini terk etme noktasına geldiler; yaşam giderek zorlaştı. Yakınlardaki madencilik faaliyetleri, gece gündüz süren patlatmalar nedeniyle hayvanları ürkütüyor ve artık eski yerlerinde rahatça hareket edemiyorlar” diye konuştu.
 
‘Kadınlar tarlalarını kaybetti, tarım yapamaz hâle geldi’
 
Kadınların Cengiz Holding gibi şirketlerin acımasız madencilik projeleri nedeniyle ciddi zarar gördüğünü vurgulayan Süheyla Doğan, “Yasal olarak devlet hepimizin devleti olmalı; ancak mevcut iktidarın devlet gibi davranmadığını görüyoruz. Bu nedenle iktidar, şirketlerle ilişkilerinde tarafsız değil. Halkın ve kamunun çıkarlarından çok şirketlerin çıkarlarını gözetiyor. Uzun süredir el ele olduğu şirketlere tanıdığı imtiyazlar, kolaylıklar ve muafiyetler de bu durumu gösteriyor; Cengiz Holding bunlardan biri. Bölgemizde Halilağa Bakır Madeni Projesi’ne karşı açtığımız altın madeni davası oldukça kalabalık bir katılımla sonuçlandı. Davayı kazandık ve rapor da bizim lehimizeydi. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2009/7 sayılı genelgesi doğrultusunda şirket yeniden ÇED sürecini başlattı ve olumlu karar aldı. Mecburen ikinci dava açmak zorunda kaldık. İkinci davada bilirkişi raporu yine bizim lehimize olmasına rağmen hukuk sistemi, kendi atadığı bilirkişi raporunu dikkate almayarak davayı kaybettirdi. Danıştay’a itiraz ettik; ancak ne yazık ki Danıştay da 5’e 3 gibi bir kararla davamızı reddetti. Kamu kurumlarının ve hukuk sisteminin şirketlerden yana kararlar verdiğine tanık oluyoruz. Şirketler, kamunun hukuk sistemini kendi çıkarları doğrultusunda kullanabiliyor” dedi.
 
‘Kadınlar birleşiyor, dayanışıyor ve önderlik ediyor’
 
Ege ve Kürdistan genelinde kadınların ekoloji mücadelesinde ön saflarda yer aldığını vurgulayan Süheyla Doğan, mücadelenin kadınları güçlendirdiğini söyledi. Kadınların sadece ekoloji alanında değil, diğer hak mücadelelerinde de öne çıktığını; emeklerine ve yaşam haklarına sahip çıktığını dile getiren Süheyla Doğan, “Böylece ülkemizde genel mücadele hattında önemli bir yer edinmiş oluyorlar. Ancak kadınların karar alma mekanizmalarına katılması hâlâ kolay değil. Alanda mücadeleyi yürütmelerine rağmen örgütlerin ve diğer emek hareketlerinin karar alma süreçlerinde yeterince yer alamıyorlar. Bunun önünde erkek egemen zihniyet tarafından yaratılmış büyük engeller bulunuyor. Kadınlar ise bu engelleri aşmak için birleşiyor, dayanışıyor ve mücadele ediyor. Ekoloji mücadelesinde tabandaki başarının karar alma mekanizmalarına yansıması için kadın dayanışması şart. Kadın örgütleriyle kurulan ağlar bu dayanışmayı sağlıyor. Biz de ekoloji hareketindeki kadınlar olarak bu ağlarla ve diğer örgütlenmelerle dayanışmayı sürdürüyoruz. Güçlendikçe ekoloji alanındaki kadınlar ülkenin geneline sahip çıkıyor ve önderlik ediyor. Bütün mücadele alanlarının birbirini desteklemesi gerekiyor: Emek hareketi, kadın hareketi, hayvan özgürlüğü hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketi birbirini görmezden gelmemeli. Dayanışma çok kıymetli ve biz de bunu dile getiriyoruz” ifadelerini kullandı.