Bir direnişin belleği: Gazi Mahallesi (2)

  • 09:01 25 Eylül 2025
  • Dosya
Gazi’de özel savaş politikaları nasıl uygulandı? 
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Devletin askeri baskılarla sonuç alamadığı Gazi Mahallesi’nde bu kez özel savaş politikaları devreye sokuldu. Çeteler, uyuşturucu, fuhuş, yasa dışı bahis ve tarikatlarla mahalle kuşatıldı. Kadınlar hedef alınarak toplumsal çözülme derinleştirilmek istendi. Ancak Gazi, tüm saldırılara rağmen direniş belleğiyle ayakta kalmaya devam ediyor.
 
Birinci bölümde anlattığımız direnişin büyümesine karşı askeri yöntemlerle sonuç alamayan devlet, bu kez Gazi Mahallesi’nde özel savaş politikalarını devreye koydu. Tarih boyunca görüldüğü gibi, halkların fiziki olarak yok edilemeyeceğini bilen devlet, bu kez doğrudan toplumsal dokuyu hedef aldı. Açık saldırılar yerini görünmez ama yaşamın her alanını aşındıran özel savaş yöntemlerine bıraktı.
 
Bu politikaların amacı; asimilasyon, kültürel soykırım ve yozlaştırmaydı. “Toplum kırım, soykırımdan daha tehlikeli bir kırım şeklidir” tanımı, sürecin boyutunu özetliyordu. Özel savaşla özünden kopartılmış, sistemin çıkarlarına hizmet eden bireyler yaratılmak istendi. Ağırlıkla Kürt ve Alevilerin yaşadığı Gazi Mahallesi’nde yürütülen bu politikalar, askeri baskılarla sonuç alınamayan yerde toplumsal çözülmeyi derinleştirmeyi hedefliyordu.
 
Mahalleden edindiğimiz bilgilere göre, Gazi’de özel savaş adım adım şöyle işletildi…
 
15 Temmuz ile beraber derinleşen özel savaş
 
15 Temmuz 2016’nın ardından Gazi’de devrimci yapılara yönelik operasyonlar aylarca sürdü; birçok kişi tutuklandı, sürgün edildi ve mücadele zayıflatıldı. Bu zayıflama, özel savaş saldırılarının derinleşmesinin önünü açtı. Sürecin en kritik döneminde Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi (YDG-H), özsavunma geliştirerek mahalleyi korumaya çalıştı. Mahallede yetişen gençlerden oluşan YDG-H, hem fiziki saldırılara hem de özel savaş yöntemlerine karşı direndi. Ancak Kürdistan’ın kimi kentlerinde öz yönetim ilanlarının başlamasıyla birlikte, YDG-H mahalleden çekilmek zorunda kaldı.
 
Özel savaşın mahalleye ilk giriş yöntemleri
 
Özel savaşın mahalleye giriş yöntemlerinden biri türkü barlar oldu. Devrimcilerin resimlerinin yer aldığı, sözde muhalif bir görünüm altında açılan bu mekânlar kısa sürede çoğaldı. Alkol satışının yoğunlaştığı bu alanlarda gençler, tüketim üzerinden devrimci mücadeleden koparılmak istendi. Devrimcilerin müdahalelerine ise devlet zor kullanarak karşılık verdi. Böylece devlet, fiziki baskılar yerine özel savaş yöntemlerini tercih etti.
 
Kendi mahallesine giremeyen devlet mahalleyi çeteleştirdi
 
Karakolun hemen yanında bulunan Adana Mahallesi, uyuşturucu için kullanılan bir alan haline geldi. 2000’li yıllardan beri süren uyuşturucu ticareti karakolun yanı başında devam etti; buna rağmen hiçbir ciddi müdahale yapılmadı. Gazi gibi yoksul bir mahallede derin bir öfke vardı ve devlet eliyle öfke farklı alanlara yönlendirildi. Zorla ya da çete aracılığıyla mahalleye giremeyeceğini fark eden devlet, bu kez gençleri hedef alarak kendi çete yapısını kurdu. Devrimcilerle bağı olmayan gençler, para ve silahla etrafında toplandı. Bu süreçte yeni bir jargon doğdu ve “abilik” kavramı etrafında kendilerini var ettiler.
 
Özel savaşın bir ayağı da masum görünen televizyon dizileri oldu. Yoksul mahallelerde büyüyüp çeteleşerek “saygınlık” kazanan karakterler, gençlere rol model olarak sunuldu. Yoksul gençler ise bu yaşam tarzına özenerek hem yoksulluktan kurtulma umuduyla hem de güç kazanma arzusuyla çetelere yönlendirildi.
 
Özel savaş devrimcileri bireyselleştirdi
 
Devrimcilerin elindeki alanlar, özel savaş süreciyle birlikte tekelleşti. Herkes kendi bölgesini sahiplenerek bireysel çıkarların peşine düştü. Birleşik yapı dağılınca devlet mahalleye daha kolay girdi. Halk bu dağılmaya tepki gösterdi; çünkü artık güvendiği devrimci anlayışı karşısında bulamıyordu. Başlangıçta devrimcilere sahip çıkan halk, özel savaş politikalarıyla birlikte onlardan koparıldı. Böylece devrimcilere duyulan güven ciddi şekilde zedelendi. 
 
Mahallenin demografyası değiştirildi
 
Mahallenin demografik yapısı değiştirilerek, siyasal İslamcı kimliğiyle bilinen kişiler ve tarikat mensupları yerleştirildi. Böylece devrimci bir mahalle özünden koparılmak istendi. Bu adımla birlikte tarikat ve benzeri yapılara devlet eliyle alan açıldı, yıllardır süren asimilasyon politikaları daha da derinleştirildi.
 
Tarikatlar mahallede hızla örgütlenmeye başladı. Hediye Hanım Camii ve Merkez Camii, bu örgütlenmenin merkez üsleri haline getirildi. Halfeti, Süleymancılar ve Menzil tarikatları Gazi’de yer edindi. Özellikle gecekondu bölgelerinde yaşayan yoksul halk, bu yapıların temel hedef kitlesi oldu.
 
Sınıf çatışması özel savaşın önünü açtı
 
Yasa dışı bahis kısa sürede yaygınlaşmaya başladı. Uyuşturucu ve fuhuşa karşı toplumda oluşan tepki bu kez yön değiştirdi; ancak bu öfke yasa dışı bahse karşı aynı şekilde örgütlenemedi. Aksine, yoksulluğun yarattığı öfke kullanılarak bahis, masum bir uğraş gibi gösterildi ve yalnızca kolay para kazanma yöntemi olarak sunuldu.
 
Sınıf çatışması özel savaşın önünü açtı; çünkü artık devrimciler yoktu, gençler siyasi alana yönelemiyor ve özel savaşa karşı savunmasız kalıyordu. Özel savaşta para başlıca araç olarak kullanıldı. Kolay kazanılan paralarla birlikte silahlanma ve çeteleşme hız kazandı, silah ticareti yaygınlaştı. Çeteler eliyle özel savaş saldırıları derinleştirildi. Yoksulluk ve gelecek kaygısından yararlanan çeteler, gençlere statü ve güç vererek onları kendi çıkarlarına bağladı. Rızaya dayalı gibi görünen bu düzen, aslında gençlerin yok sayılmasının ve öfkesinin bir yansımasıydı.
 
Kadınlar fuhşa ve intihara sürükleniyor
 
Kadınlara yönelik özel savaş politikalarının en önemli adımlarından biri fuhuş oldu. Uyuşturucunun mahalleye girmesiyle fuhuş ve çeteler arasında organik bir bağ kuruldu. Tanıklıklara göre kadınlar, uyuşturucuya alıştırılarak fuhşa sürüklendi. Kadınlara uyuşturucu verilerek tecavüz edildi, görüntüler kaydedildi ve paylaşılmakla tehdit edildi. Bu şiddet ortamında kadınlar, özel savaşın her aşamasında bir aparata dönüştürüldü. Fuhşu reddeden kadınların ise videoları ailelerine gönderildi; bu baskı birçok kadını intihara sürükledi.
 
Diğer yandan, Kürdistan’da uygulanan politikalara benzer şekilde polisler, kadınlarla sevgili ilişkisi kurarak onları fuhşa sürüklüyor. İlişkinin başında “iyi polis” rolünü üstlenenler, gizli kameralarla kadınların görüntülerini kaydediyor ve yayınlamakla tehdit ediyor. Ardından kadınlar, para karşılığı çetelere satılıyor. Mahalle sakinlerinden edindiğimiz bilgilere göre fuhuş; en çok 50. Yıl Mahallesi, Gazi Dört Yol, gecekondu bölgeleri, Gazi Düz’deki bazı evler ile Gazi Mahallesi girişindeki Vega AVM ve Avrupa Konutları’nda yapılıyor.
 
Kim bu çeteler?
 
Arap Emrah, Nalbur çetesi, Baran Engin, Caner Subaşı, Çağlar Subaşı, Arap Erkan ve İlhami Genç; çek-senet, tahsilat, tefecilik, uyuşturucu, fuhuş, silah kaçakçılığı ve silah satışı gibi birçok suç kapsamında faaliyet yürütüyor. Daltonlar olarak bilinen Barış Boyun çetesi ise motosikletle infaz ve yaralama olaylarını, çoğunlukla çocuklara para karşılığında yaptırıyor.
 
Volkan Rençber’in başını çektiği grup; uyuşturucu, kumar ve haraç suçlarıyla öne çıkıyor. Bingöllüler çetesi, köy korucularının akrabalarından oluşuyor ve devletle doğrudan ilişki içinde hareket ettiği iddia ediliyor. Robin Hoodlar çetesi ise kara para aklama, kumar ve tahsilat faaliyetleriyle biliniyor.
 
Hafızayı unutturmak kolay olmayacak
 
Bütün bu özel savaş politikalarına karşı Kürt özgürlük hareketi ve devrimcilerin mahalledeki mücadelesi sürüyor. Gazi, çetelerle anıldığı kadar devrim mücadelesiyle de akıllarda, tarihlerde ve mahallenin ruhunda yaşamaya devam ediyor. Bu hafızayı unutturmak kolay olmayacak.
 
Yarın: Gazi Mahallesi sakinleri, özel savaş politikalarına dair ne diyor?