
4 kentte kaybedilenlerin akıbetini sordular
- 14:19 16 Ağustos 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, dört kentte düzenledikleri eylemlerde kaybedilenlerin akıbetini sorarak, adalet aramaktan vazgeçmeyeceklerini söyledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla Amed, Êlih, İzmir ve Colemêrg’in Gever ilçesinde bu haftada yakınlarının akıbetini sordu.
Amed
İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 862’nci haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, kayıp yakınları, gözaltında kaybettirilen ve faili meçhul bir şekilde katledilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Eylemde, bu hafta 20 Ağustos 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Ertak’ın akıbeti soruldu.
Mehmet Ertak’ın hikâyesi İHD Amed Yönetim Kurulu üyesi Fırat Akdeniz tarafından okundu.
‘Gözaltında ağır işkence gördü’
Şirnex’e bağlı Rezuk Mezrası'nda yaşayan 32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak’ın, kentteki kömür ocağında işçi olarak çalıştığını aktaran Fırat Akdeniz, “Kardeşi dağa gittiği gerekçesiyle tüm aile yoğun baskı ve tehdit altındadır. Mehmet Ertak 2 kez gözaltına alınır ve gözaltı sırasında ağır işkence görür. 20 Ağustos 1992 tarihinde aynı yerde çalışan üç akrabası Abdulmenaf Kabul, Süleyman Ertak ve Yusuf Ertak ile birlikte işten eve dönmek üzere yola çıkar. Bulundukları araç, bakımevi kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durdurulur. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürülür. Ertesi gün gözaltına alınan ve iki gün sonra serbest bırakılan Abdullah Ertuğrul adlı bir tanıdıkları Ertak ailesine gözaltındayken bir gün boyunca Mehmet ile aynı hücrede tutulduğunu anlatır. Üç kişi onu gözaltına alınırken gördüğüne, altı kişi de onu gözaltında işkencede gördüğüne tanıklık eder” dedi.
‘Başvurular sonuçsuz kaldı’
Mehmet Ertak’ın babası İsmail Ertak’ın savcılığa başvurduğunu, Mehmet Ertak’ı gözaltında görenlerin savcılıkta tanıklık yaptığını ve bir sonuç alınamayınca 10 Eylül 1992 tarihinde İsmail Ertak’ın Valiliğe başvuru yaptığını kaydeden Fırat Akdeniz, “Vali Mustafa Malay, gözaltında Mehmet Ertak’ı gören bir tanığı sorgular, Jandarma ve polisten Mehmet Ertak’ın gözaltında tutulup tutulmadığını sorar. Polis, Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığı cevabını verir. Olay, Şırnak Milletvekili Orhan Doğan aracılığıyla 27 Ekim 1992 tarihinde soru önergesiyle Meclis'e taşınır. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, soru önergesine verdiği cevapta Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığını belirtir. Ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kalır. Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığı inkâr edilir” diye belirtti.
‘Türkiye hükümeti oy birliği ile mahkûm edildi’
Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde “sorgu elemanı” olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek’in 1997 yılında yaptığı itirafları hatırlatan Fırat Akdeniz, “Murat ipek, ‘Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük’ der. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini söyler. Yapılan tüm hukuki girişimlere ve JİTEM elemanının itiraflarına rağmen Mehmet Ertak’tan bir daha haber alınamaz. İç hukukta sonuç alınamayan dosya, Avukat Tahir Elçi tarafından 1 Ekim 1992 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 9 Mayıs 2000 tarihinde Mehmet Ertak’ın gözaltında kaybedilmesinden hükümetin sorumlu olduğu ve buna devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vararak Türkiye'yi oy birliği ile mahkûm eder. Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Ertak için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Açıklama yapılan 1 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.
Colemêrg
Colemêrg’in Gever ilçesinde kayıp yakınları, eylemlerinin 188’inci haftasında Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede”, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartlarının taşındığı eyleme kayıp yakınları, DEM Parti ilçe yönetimi, DBP ilçe yönetimi ile birlikte çok sayıda kişi katıldı.
Bu haftaki eylemde açıklamayı okuyan İHD Colemêrg yöneticisi Eren Baskın, 15 Ağustos 1993 tarihinde şehir merkezinde çocuklarının gözü önünde katledilen Abdulkerim Vardar’ın akıbetini sordu.
14 Ağustos 1993’te Gever’in Oremar bölgesinde yaşanan çatışmalar sonrasında Gever ve diğer ilçelerde büyük bir operasyon başlatıldığını hatırlatan Eren Baskın, Gever ilçe merkezinin boşaltılmak istendiğini fakat halkın buna karşı geldiğini dile getirdi. Eren Baskın, “5 Ağustos 1993 tarihinde şehir merkezinden geçen zırhlı araçlar rastgele ateş açıyor, keyfi gözaltılar yapıyor ve buna itiraz edenleri de işkence ile gözaltına alıyordu. Askerler Esentepe Mahallesi’ndeki evlere bildiri dağıtarak evlerin bir an önce boşaltılmasını istedi. Çoğu mahalleli köylerdeki veya başka şehirlerdeki akrabalarının yanına gitmek zorunda kaldı. Akabinde gidecek herhangi bir yeri olmayan Abdulkerim Vardar, olay günü çocukları ile beraber ışıklarını kapattığı evinde beklemeye başladı. Evlerini boşaltmayanları tespit eden askerler Abdulkerim Vardar’ın evinin önüne geldiler ve dış camı kırarak Vardar’ın dışarı çıkmasını istediler” sözlerini kullandı.
'Oğlunun gözü önünde katledildi'
Yanında çocuğu Zahir ile kapıya çıkan Abdulkerim Vardar’ın, askerlerin “yere yat” emrine uymadığı ve evde kalacağını belirtmesine rağmen gözaltına alınmak istendiğini aktaran Eren Baskın, “Askerlerin sert müdahalesine direnen Abdulkerim Vardar, çıkan tartışma sonucunda kendi evinin kapısında 3 askerin kurşunlarının hedefi olarak oğlunun ve ailesinin gözü önünde katledildi. Olay yerinde hayatını kaybeden Abdulkerim Vardar’ın cenazesi aile bireylerinin kendi çabasıyla Yüksekova Devlet Hastanesi’ne getirildi. Durumu ilgililere anlatan aile bireylerinin cenazesi hastane içine alınmadı; otopark içinde askerlerce bekletilen cenazeye otopsi yapılmadı ve herhangi bir rapor düzenlenmeden cenaze aileye tekrar defnedilmesi için geri verildi” dedi.
'Yapılan tüm itirazlar reddedildi'
Ailenin kendi imkânlarıyla cenazeyi alıp Suüstü köyünde defnettiğini söyleyen Eren Baskın, aile bireylerinin de hemen şikâyetçi olduğunu belirtti. Eren Baskın, “Yer, zaman, askerlerin eşkalleri, mermi çekirdekleri, zırhlı araç tarifleri olmasına rağmen herhangi bir dava açılmadığı gibi ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı verildi. Yapılan tüm itirazlar reddedildi ve dosya kapatıldı. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Çocuklarının gözleri önünde katledilen Abdulkerim Vardar için etkili bir soruşturma açılarak sorumluların bir an önce adil bir yargı düzeninde gereken cezayı almalarını talep ediyoruz” ifadelerine yer verdi.
Êlih
İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 698'inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra faili meçhul cinayetlerde kaybedilen yurttaşların aileleri de katıldı. Bu haftaki eylemde, 15 Ağustos 1995’te Colemêrg’in Çelê (Çukurca) ilçesinde kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hacı Ahmet Er’in akıbeti soruldu. İHD üyesi Rezan Baytar, Er’in hikayesini şöyle aktardı: “Ailesinin anlatım ve beyanlarına göre; Hacı Ahmet Er’in ikamet ettiği Kurudere köyünde 15 Ağustos 1995 tarihinde köyde operasyon başlatan askerler ile PKK militanları arasında çatışma çıkar. Operasyonu yöneten askeri komutan, köylülerin bir an önce köyü boşaltmasını, aksi takdirde askerlere vur emrini vereceğini söyleyerek tehdit eder. Bir süre sonra da köy askerlerin baskınına uğrar. Hacı Ahmet Er’in oğlu Adnan, ev eşyalarını taşımak için komşu köy olan Bilêcan’a katır bulmak için gider. Adnan’ın gittiği sırada, iki köy arasında silah sesleri duyulur. Silah seslerinin gelmesi üzerine ailesi Adnan için kaygılanmaya başlar. Hacı Ahmet Er ve kardeşi Hacı Mirap Er, Adnan’ın peşinden Bilêcan köyüne gider. Operasyona çıkan askerler, Er kardeşleri gözaltına alır ve Serêsêvê köyü karakoluna götürürler. Olaydan birkaç gün sonra ağır işkencelere maruz kalan Hacı Mirap Er, köyü terk etmesi şartıyla askerler tarafından serbest bırakılır. Aile Hacı Mirap Er ile birlikte gözaltına alınan kardeşi Hacı Ahmet Er’in de serbest bırakılacağını düşünürler. Ancak Hacı Ahmet Er’den bir daha haber alınmaz. Birkaç yıl sonra aile Hacı Ahmet Er’in akıbetinin ortaya çıkarılması için davacı olur, ancak bu girişimden herhangi bir sonuç alınamaz. Hacı Ahmet Er 30 yıldır kayıp ve akıbeti hala meçhul.”
İntikam değil adaletin peşinde olduklarını söyleyen Rezan Baytar, “Bizlerden koparılan canlarımızın hesabını soruyor, sormaya devam edeceğiz” dedi
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, "Kayıplar bulunsun failleri yargılansın" şiarıyla iki haftada bir düzenlediği eylemi Konak'ta bulunan Eski Sümerbank önünde sürdürdü. "Kayıplar vicdandır sahip çık" ve "Kayıplar belli failler nerede" pankartlarının taşındığı eyleme, DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk ve çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde 1992 tarihinde resmi giyimli polislerce gözaltına alınan ve kaybedilen Mehmet Ertak'ın akıbeti soruldu.
Basın metnini okuyan İHD İzmir Yöneticisi Övgü Temizkan, Mehmet Ertak’ın hikayesini okuduktan sonra oturma eylemi yaptı.