Acısını mücadeleye dönüştürdü

  • 09:01 12 Ekim 2025
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR – Yaşadıkları acıları anlatırken bile umudu diri tutan anneler, gelinen süreçte barış inancının büyümesine en büyük katkıyı verdi. Çocuklarını kaybetseler de onların ardından mücadeleye ve barış istemeye devam eden annelerin bu talebi, aynı zamanda cesaretin ve direncin en büyük örneği. Acısını mücadele ederek yaşayan Nazdar İldeniz, “Abdullah Öcalan’ın arkasındayız, şehitlerimizin, davamızın arkasındayız. Başımız gitse de biz bu davadan vazgeçmeyiz” diyor.
 
Kürdistan coğrafyası, içinde birçok acıyı barındırıyor. Bu toprakların güzelliği, üzerine doluşan kara bulutlara rağmen her daim doğan güneşle aydınlanıyor. Bu nedenledir ki içinde barındırdığı onca acıya rağmen verilen mücadele, acıların sonucu değil, nedeni oluyor. Topraklarından koparılan her bir Kürt, Kürdistan dağlarının ardından doğan güneşi de yanına alarak mücadele ediyor. Gittikleri her yere, direnci ve umudu götürenler, ardında kalanlara yine taşıdıkları direnci ve umudu bırakıyor. Çocuklarına verdikleri toprak sevgisinin karşılığını acıyla alsalar bile, onların ardından mücadeleyi, umudu ve direnci sürdüren anneler hem acıyı hem de isyanı büyütüyor içlerinde. Kürt anneler, umudu yitirmeden, her acıya göğüs gererek cesaretle ‘Barış istiyoruz’ diyor. Tüm yaşananlara rağmen barışı savunan annelerden biri de 2022’de Şirnex’te çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren YJA-Star’lı Leyla İldeniz’in (Berxwedan Amara) annesi Nazdar İldeniz.
 
Baskılara rağmen mücadelesinden vazgeçmez 
 
Leyla İldeniz’in ailesi, otuz yıl önce İzmir’e göç eder ve Leyla İldeniz, İzmir’de dünyaya gelir. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini İzmir’de yapan Leyla İldeniz, siyasi düşünceleri nedeniyle okul yönetimi tarafından sürekli baskılara maruz bırakılır. Baskılara karşı boyun eğmeyen Leyla İldeniz, Kürt özgürlük mücadelesi çalışmalarına katılır ve liseyi bitirdikten sonra üniversite okumak istemez. Yoğun bir şekilde siyasi parti çalışmalarını devam ettiren Leyla İldeniz, kendi mahallesinde olan Newroz kutlamalarına dahil olduğu gerekçesiyle gözaltına alınır. 8 ay sonra tahliye olan Leyla İldeniz, asimilasyon ve özel savaş politikalarından kaynaklanan baskılara karşı PKK’ye katılma kararı alır. Leyla İldeniz, 25 Nisan 2022 yılında Şirnex’te çıkan bir çatışmada yaşamını yitirir.
 
Leyla İldeniz’in verdiği mücadeleyi anlatan annesi Nazdar İldeniz, yaşadıkları acılara rağmen barışı savunduklarını ve annelerin aynı acıları yaşamaması için barışın bir an önce sağlanması gerektiğini söylüyor.
 
'Ne devletten korkuyorum ne de başka birinden!’
 
Kızı Leyla İldeniz’in her zaman güçlü bir duruşu olduğunu ifade eden Nazdar İldeniz, özellikle okul okuduğu süreçlerde siyasi düşüncesi nedeniyle okul yönetimi tarafından maruz bırakıldığı baskılara karşı verdiği mücadeleyi şu sözlerle anlatıyor: “Öğretmenleri her zaman ‘Çok siyasetle ilgileniyor’ diyordu. Birkaç kez bize bunu söylediler ben de gidip öğretmenlerle ve müdürle konuştum. Onlara ‘O bir Kürt gencidir, ona bu şekilde baskı yapmayın’ dedim. Yine bir gün beni aradı ve okuldan atılacağını söyledi. Okula gittim ve müdür ve öğretmenler, Leyla’nın Abdullah Öcalan ile ilgili konuştuğunu söyledi. Ben de bunun suç olmadığını ve tüm dünyanın Kürt halkı üzerindeki baskıları konuştuğunu söyledim ve onların yaptığı bu baskıların doğru olmadığını söyledim. Leyla okumak istiyordu, bu olaydan sonra bir süre okula gitmedi. Daha sonra çalışmalarda yer almaya başladı, nereye gitse siyasi düşüncelerini savunuyordu ve çalışmalarını hiç aksatmıyordu. Daha sonra okula gitmek istemedi. Çalışmalarına devam etti, şehir şehir gezdi. Newroz zamanı mahallede Newroz kutlamak istedi ve kutlamalara katıldı. Bu sırada bir polis Leyla’ya ‘Sen uyu, yarın görüşeceğiz seninle’ demiş. Ben de Leyla’ya akşam evde kalmamasını söyledim, o da bana ‘Ben ne devletten korkuyorum ne de başka birinden’ dedi. Sabah polisler eve baskına geldi. Leyla’yı uyandırdım ve polislerin geldiğini söyledim. O da bana korkmadığını ve ifade verip geleceğini söyledi. Götürdüler, 8 ay cezaevinde kaldı”
 
‘Ben kızıma bu ihaneti yapmam’
 
Kızının PKK’ye katılmasının ardından polislerin kendilerini birçok kez rahatsız ettiğini paylaşan Nazdar İldeniz, “Gelip bana ‘Leyla’nın nerede olduğunu neden söylemiyorsun? Biz biliyoruz nerede olduğunu’ diyorlardı. Ben de onlara ‘Devlet bu kadar baskı yaparsa kimse kalmaz. Devlet gençlere cezaevinden başka hangi yolu sunuyor? Gençler tabi gider böyle olunca’ dedim. Bana ‘Diyarbakır’a gel, orada anneler var. Onların çocukları döndü’ dediler. Ben de bu ihaneti kızıma yapmam dedim. Böyle altı sene geçti. Bir gün oğlum beni aradı, nerede olduğumu sorup telefonu kapattı. O an içimden bir şey koptu sanki, Leyla’yla ilgili bir şey olduğunu anladım. Oğlum eve gelince ona ‘Leyla şehit düştü değil mi?’ dedim o da evet dedi. Nisan ayında şehadet haberini aldık. Yasımızı tuttuk, taziyeyi kurduk. Oğlum Şırnak’taki emniyetin onu aradığını ve Leyla’nın cenazesini almaya gideceğini söyledi. Ben de devlet bizi kandırıyor sandım, biraz düşünelim dedim. Oğlum hemen gitmemiz gerektiğini söyledi. Emniyettekiler, ‘Sabaha kadar gelmezseniz size cenazeyi vermeyiz’ demişler. Biz de onunla beraber gittik. Morg kapısına gidince polis bana ‘Sana cenazeyi gösterirsek tanır mısın?’ diye sordu. Hangi anne, kuzusunu tanımaz? Oğlum da benimle geldi. İçeri girdik, Leyla’yı gördüm. Yüzünde kanlar vardı, gözleri açık kalmıştı, sanki benim yolumu gözlüyordu. Elimi yüzüne, boynuna koydum. Bir saat ellerim o şekilde bekledim. Askerler, polisler beni zorla çıkardılar. Hemen kafamın üzerinde kameralarını açtılar ve ne diyeceğimi çekmek için beklediler. Çok zoruma gitti. O an güçlü olmam gerektiğini ve kuzumu onların elinden almam gerektiğini anladım” diyor.
 
‘Kürdistan için kendini feda etti’
 
Nazdar İldeniz, cenazeyi aldıktan sonra ellerini kaldırıp ‘Şehîd namirin, Leyla namire’ dediğini paylaşıyor. Nazdar İldeniz, acısını yaşarken söylediklerinin üzerine, bir polisin gelip kendisine söylediklerini şu sözlerle anlatıyor: “Bana yaklaşıp ‘kızını al git, bu senin için fırsattır. Bu fırsat başkalarının eline geçmiyor. Gideceksen git, yoksa sana cenazeyi vermiyoruz’ dedi. Cenazeyi aldık, ben İzmir’e götürmek istedim ama arkadaşları benden cenazeyi Wan’a götürmemi istedi. Ben onlara ‘Onu nasıl bırakıp gideyim’ dedim, onlar da bana ‘O Kürdistan toprakları için kendini feda etti, burada kalsın’ dediler. Biz bu yolda dört şehit verdik. Kardeşimin oğlu da şehit düştü, bu yüzden onu arayıp sordum. O da bana İzmir’e götürme dedi. Şehit düşen oğlu Çetin’in yanına defnetmemizi istedi. Onun da acısı çok büyüktü, benim de. Biz de cenazeyi Wan’a götürdük. Vardığımızda polisler yanımıza geldi, ne zaman defnedeceğimizi sordu. Ben de babası ve kardeşi gelmeden defnetmeyeceğimizi söyledim. Tamam dediler ama bizi yolda durdurdular, yolları kapattılar, arama yaptılar ve bize aynı akşam defnetmemizi söylediler. Oğlum buna karşı çıkınca üzerine silah doğrulttular. Bize resmen saldırdılar, insan değillerdi, saygısızlardı. Düşman gibi davrandılar, karşımızda düşman olduğunu anladık”
 
‘Abdullah Öcalan’ın, şehitlerimizin, davamızın arkasındayız’
 
Bu acının büyük bir acı olduğunu ancak verilenin mücadelenin de bir o kadar büyük olduğunu vurgulayan Nazdar İldeniz sözlerine şunları ekliyor: “Leyla üç yıldır şehit düşmüş ama sanki dün gibi. Yüreğimden, gözlerimin önünden gitmiyor” diyor. Başka annelerin aynı acıyı yaşamaması için kanın durmasını, barışın sağlanmasını istediklerini söyleyen Nazdar İldeniz, şöyle devam ediyor sözlerine: “Hiçbir annenin ağlamaması lazım artık. Bu acı çok ağır bir acı. Yıllardır biz Kürt anneler olarak bu acıları yaşıyoruz. İçimiz rahat değil, ben sadece kendi acımdan bahsetmiyorum. Bütün Kürtlerin acısı aynı acı. Umarım barış olur, umarım Önderliğimiz de çıkar. Biz Önderliğimizin özgür olmasını istiyoruz. O kendini Kürt halkı için feda etti. Her şeyi bizim için yaptı. Toprakları için, dili için yaptı. Biz de onun arkasındayız, şehitlerimizin, davamızın arkasındayız. Başımız gitse de biz bu davadan vazgeçmeyiz. Umarım savaş biter ve barış sağlanır. Daha ne diyelim bilmiyorum, içimiz o kadar dolu ki. Biz barış istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz. Tüm Kürt halkı için zafer diliyorum.”