Meral Danış Beştaş: Yasal değişiklik önerilerimizi yakında sunacağız

  • 15:22 5 Ağustos 2025
  • Siyaset
 
ANKARA - Süreç komisyonunda konuşan Meral Danış Beştaş, “Bu komisyonun görevlerinden bir tanesi de mevcut mevzuat hükümlerinin kanunların uygulanması noktasında irade göstermek ve kararlılığını ortaya koymaktadır. Çünkü yasal değişiklik önerileri yapacağız. Sunulacak” dedi.
 
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un inisiyatifinde  kurulan 51 üyeden oluşan süreç komisyon 11.30’ itibariyle toplantısını sürdürüyor. Bugün ki toplantının ana gündemi komisyonun ana gündemi, çalışmalara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi. 
 
Burada söz alan HDK Eş Sözcüsü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) komisyon üyesi Meral Danış Beştaş, bu buluşmanın büyük bir önem arz ettiğini ifade etti. “100 yıllık inkar politikasının sonucu antidemokratik sistemin demokratik bir karaktere dönüştürülmesi için başlangıç adımlarından bir tanesi atılıyor” diyen Meral Danış Beştaş, “Tabii ki her konu bu komisyonda çözülmeyecek. Bunun farkındayız. Ama çözüme giden yolda doğru iliklenecek ilk düğmelerden bir tanesi, demokratik zihniyet inşasında ilk adımlardan bir tanesi mevcut komisyonumuz olacaktır. Bunun olması için biz var gücümüzle çabamızı ortaya koyacağız. Ve şunu da gayet iyi biliyoruz ki yeni bir başlangıca, değişim ve dönüşüme, ekmek kadar, su kadar hepimizin, Türkiye yurttaşlarının ihtiyacı var” dedi. 
 
Ademi merkeziyetçilik vurgusu 
 
Konuşmasında Meral Danış Beştaş şu ifadeleri kullandı: “Kürt sorununu tamamen çözecek bir komisyon olmadığını da tekrar vurgulayarak şunu söyleyeyim. Ama Kürt sorununun çözüm adresine yollarını gösterecek demokratik ve barışçıl çözüm çabalarının asgari zeminini oluşturmak göreviyle karşı karşıyayız aynı zamanda.  21 Anayasası, yerinden yönetimi, Adem-i Merkeziyetçilik ve çok kültürlülüğe dayalı bir ruh taşırken 1924 Anayasası'yla bu çoğulcu anlayış terk edilmiş, yerine tekçi anlayışa dayalı bir vatandaşlık tanımı getirilmiştir. 24 Anayasasının 88. maddesinde yer alan ve herkesi tek kim tek kimliğe indirgeyen hüküm, Kürt halkının hukuken inkarının ve dışlanmasının başlangıç noktası olmuştur. Ancak komisyonumuz bir anayasa komisyonu değildir ve bu komisyonun işi de Anayasa yapmak olmadığı için bu tartışmaları derinleştirmeden sadece bir tespitle geçmek istiyorum. 
 
Mevzuat hükümlerinin uygulanması için irade göstermelidir
 
Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değildir. Kürtlerin Kürt halkının hukuk kapısından girmesi Türkiye'nin tüm yurttaşlarının demokratik bir hukuk rejimine aynı zamanda kavuşması anlamına gelecektir. Biraz da hukuki temelde neler yaşıyoruz onları paylaşmak istiyorum. Bizce bu komisyonun görevlerinden bir tanesi de mevcut mevzuat hükümlerinin kanunların uygulanması noktasında irade göstermek ve kararlılığını ortaya koymakla koymaktadır. Çünkü yasal değişiklik önerileri yapacağız. Sunulacak. Bunu önümüzdeki günlerde daha yoğun çalışacağız. Ama mevcut yasaların uygulanması, anayasanın uygulanması konusunda da çok önemli görevlerimiz olduğu kanaatindeyiz. Örnek vermek gerekirse şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmadığı bir hukuksal ve siyasal iklimde yaşıyoruz.
 
Kobanê Davası için komisyon inisiyatif almalıdır
 
Herkesin bildiği üzere önceki dönem eş genel başkanlarımız Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016'dan beri cezaevindeler. Ve onlar hakkında iki defa hatta üç defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 18. madde ihlal kararı vererek derhal serbest bırakılmaları gerektiği yönünde kararlar verdi ve bu kararlar aynı zamanda Kobanê Davası’nda yargılanan tüm arkadaşlarımız için de geçerli. Öncelikle bu kararların uygulanması gerekiyor. Tabii ki sadece Demirtaş ve Yüksekdağ değil aynı zamanda yine Mine Özer'den, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Leyla Güven ve daha yüzlerce siyasi sebeplerle içeride olan arkadaşlarımız için de aynı kararlar söz konusu. Komisyonun bu konuda inisiyatif almasını, irade ortaya koymasının önemli olduğunu vurgulamak isterim.
 
Umut Hakkının uygulanması hukukun gereğidir
 
Şu anda çok önemli bir tarihsel olanakla ve sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzun hepimiz farkındayız. Sayın Öcalan bu konuda azami düzeyde bu sürecin sağlıklı ve başarıyla sonuçlanması için büyük bir çaba içindedir. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları ile ilgili defalarca taleplerde bulunuldu. Buna dair çalışmalar devam edecek ama ben yasaları anlattığım için ve kararları anlattığım için umut hakkına atıfta bulunmak isterim. Türkiye'den yapılan başvurularda Abdullah Öcalan davası 18 Mart 2014 tarihinde karar verildi ve Umut Hakkının uygulanması gerektiği, aynı zamanda hukuk uygulanmasının bir gereğidir. 
 
Demokrasinin temeli halk iradesine uymaktır
 
Diğer çok önemli bir mesele, kayyım uygulamaları. Hakikaten üç dönemdir belediyelerimize kayyım uygulanıyor ve burada da yine bir anayasaya aykırılık durumu söz konusu. Anayasanın 38 ve 127. maddelerine aykırı bir şekilde kayyım uygulaması aslında kolektif bir cezalandırma yöntemi olarak ortada duruyor. Bence Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve demokratik bir toplumu inşa etmenin temel hareket noktalarından bir tanesi de halk iradesine duyulacak saygı ve kayyım uygulamalarının sonlandırılmasıdır. Biz buna dair önümüzdeki günlerde tabii ki çok ayrıntılı değerlendirmeler yapacağız, müzakere edeceğiz. 
 
Hukuk sistemi demokratikleşmelidir
 
Kürt meselesinin bir güvenlik meselesine indirgenmesi kabul edilemez. Sorunun çözümü hukuk sisteminin demokratikleştirilmesi ile mümkündür. Ve biz DEM Parti olarak bu komisyonun yeni bir demokratik hukuk rejiminin başlangıç noktası olmasını çok önemsiyoruz. Ve Kürt sorununun çözümü Türkiye'de demokrasi, adalet ve barış yolculuğunda bir dönüm noktası olacaktır. Sayın Öcalan'ın çözüm sürecinde ifade ettiği gibi Kürtlerin hukukla tanışması Türkiye demokrasisinin kapısını tüm halklara açacaktır. Bu süreç yalnızca Kürt halkının değil, işçilerin, kadınların, gençlerin, Alevilerin, göçmenlerin ve tüm ötekileştirilen kesimlerin hukukla yeniden buluşmasını sağlayacaktır.
 
Bu komisyon diyalog platformu değil çözüm zemini olmalı
 
Hukuku tahakkümün değil, özgürlüğün aracı kılmak, bu komisyonun tarihsel sorumluluklarından bir tanesidir. Bizler adaletin, eşitliğin ve özgürlüklerin hukukunu hep birlikte inşa etmek için bu sürecin aktif bir parçası olmaya hazırız ve bütün çabamızla, emeğimizle bunun çalışmasını yürüteceğiz. Bu komisyon sadece bir diyalog platformu değil, aynı zamanda somut adımların atıldığı, atılacağı bir çözüm zemini olmasını da temenni ediyoruz. Türkiye'nin tüm halklarıyla, tüm yurttaşlarıyla barış içinde adil ve demokratik bir geleceği inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğun ağırlığıyla çalışmalarımızı yürüteceğimize inanıyoruz.
 
Bütünü koruyarak demokratik entegrasyon
 
Birkaç noktada da komisyonun çalışma usulüne ilişkin görüşlerimizi ifade etmek isteriz. Biz komisyonun siyasi bir rekabet ve çatışma alanı olmaması gerektiği görüşündeyiz. Baştan beri de bunu böyle savunduk. Biz bu konuda komisyon çalışmalarında Türkiye yurttaşlarının tamamının çıkarları, özgürlüğü, eşitliği ve birlikte yaşamının nasıl olacağını konuşmayı arzu ediyoruz. Ve tabii ki demokratik çoğulcu bir Türkiye herkesin kendisine ait hissedeceği bir Türkiye'dir mesajı vardı. Sayın Başkan'ın açılış konuşmasında. Evet bu noktada çok önemlidir. Hakikaten aidiyet meselesi hepimizin çözmesi gereken bunu konuşmalarımızla, çalışmalarımızla yürüyeceğimiz yolla topluma anlatmamız gerekiyor ve bu da demokratik bir entegrasyonla mümkündür. Parçalanarak teslim olmak değildir demokratik entegrasyon, bütünlüğünü koruyarak entegre olabilmektir. Diliyle, kimliğiyle, kültürüyle bunu yapmaktır.
 
Toplumsal kesimler komisyon çalışmalarından dışlanmamalıdır
 
Aynı zamanda hiçbir toplumsal kesimin bu komisyonun çalışmalarının dışında bırakılmaması, mümkünse Türkiye'de 86 milyon yurttaşın aslında fiziken bunu yapamayacağımızın farkındayız ama yapacağımız çalışmalarla atacağımız adımlarla, şeffaflığı sağlayarak daha çok kapsayıcı bir yöntemle komisyon çalışmalarını sürdürmemiz gerektiğine inanıyoruz. Ve en önemli hususlardan biri de yeni bir dili inşa etmemiz gerekiyor. Saygın bir dili inşa etmemiz gerekiyor. Şu anda da Türkiye’de en çok konuşulan meselelerden bir tanesi şu anda çalıştığımız meclis komisyonu. Bazı basın yayın organlarında da maalesef buna dair bu tarif ettiğim dile uygun olmayan sözler, bir dil ile konuşulduğunun farkındayız. Bunu takip ediyoruz.Bunun hiç kimseye faydası olmayacak. Hiçbir yurttaşa, hiçbir partiye faydası olmayacak. Dönem ayrıştırmak, çatıştırmak, ötekileştirmek dönemi değil. Bunu sağlıklı yürütmek hepimiz için hayati önemlidir ve bu Türkiye'de umudu büyütmek geleceği aydınlatmak, barış ve demokratik toplumu inşa etmek en başta bu komisyon üyelerinin, milletvekillerinin görevi ve sorumluluğudur.”