Cezasızlık failleri cesaretlendiriyor!

  • 09:04 12 Eylül 2025
  • Güncel
 
Büşra Turan
 
WAN – Kadın katliamlarının hızla arttığına dikkat çeken kadınlar, çözümün sadece yasal düzenlemelerle değil, öz savunma ve toplumsal bilinçlenmeyle mümkün olacağını vurguladı. TJA’lı Dilan Çelik, yalnızca ağustos ayında 28 kadının erkekler tarafından katledildiğini hatırlatarak, “Cezasızlık failleri cesaretlendiriyor, caydırıcı yasalar acilen uygulanmalı” dedi.
 
Türkiye ve Kürdistan’da kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümleri her geçen gün artıyor. Sokaklar, evler, adliye koridorları ve yaşamın her alanı, kadınlar için güvenli alan olmaktan çıkarken, güvensiz alanlar kadınların yaşam alanlarını daraltmaya devam ediyor. İktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden bu yana, uygulanmayan her koruma kararı, verilen her ceza indirimi ve alınmayan önlemler ile kadınların hayatı tehlike altında. Kadın katliamları ve kadına yönelik artan erkek şiddetinin münferit olmadığı kadın örgütleri, kadın hareketleri ve feminist kadınlar tarafından sıklıkla dillendirilirken, kadın katliamında yaşanan artış ise durumun sistematik boyutunu gözler önüne seriyor. Kadınlar, sokakta, evde veya işyerinde yaşadıkları şiddetle sistemin hedefi haline gelirken, cezasızlık politikaları ise sistemin faillerini cesaretlendiriyor. Kadınlar, her alanda maruz kaldıkları çoklu şiddete karşı ise özsavunmasını geliştirerek mücadele etmeye devam ediyor. 
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri Sevim Baş ile Dilan Çelik, artan kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümlerine dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kadınların kendi öz savunmalarını yapmaları lazım’
 
Kadın katliamlarına karşı mücadelenin herkesin sorunu olduğunu kaydeden TJA akivisti ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Artemêt (Edremit) İlçe Eşbaşkanı Sevim Baş, bu mücadelenin tüm devlet politikalarının merkezinde olması gerektiğini dile getirdi. Sevim Baş, “Devletin yeni bir yönetim anlayışını benimsemesi gerekiyor. Bu sadece yasal düzenlemelerle değil; toplumsal, hukuksal, kültürel ve kurumsal politikalarla birlikte bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Kadınların kendi öz savunmalarını yapmaları lazım, bunun için de eğitim şart. Eğitimlere katılmaları, bilinçlenmeleri gerekiyor. Bu şekilde en azından kendilerini daha güçlü savunabilirler. Kadın yaşam alanlarının, kadın yaşam merkezlerinin çoğalması lazım. Her ilde, her ilçede kadın yaşam merkezleri açılmalı ve buna uygun adımlar atılmalı” dedi.
 
‘TJA olarak çalışmalar yürütüyoruz’
 
Kadınların sadece şiddet sonrası değil, öncesinde de korunması gerektiğini vurgulayan Sevim Baş, bunun için bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğine işaret etti. Sevim Baş, “Yaşam merkezlerinde psikolog desteğiyle kadınların kendi savunmalarını yapmaları sağlanmalı. Biz TJA olarak sık sık ev ev geziyoruz ve bu çalışmaları daha da sıkılaştıracağız. Daha çok kadınla temas halinde olacağız, onların sıkıntılarını ve yaşadıklarını dinleme fırsatımız olacak. Yakın zamanda mahalle komisyonlarımız ve mahalle meclislerimiz olacak, çalışmalarımız sürüyor. Ancak büyük sorumluluk ebeveynlere de düşüyor. Çocuklarla konuşulmalı, sohbet edilmeli. Dışarıdaki arkadaşlardan çok evde anne ve babalarıyla vakit geçirmeleri sağlanmalı. Çocukların telefona değil ailelerine yönelmesi, yaşama dair fikirler edinmeleri önemli. Bunun için anne ve babalara büyük görev düşüyor. Çocuklarınızı gerçekten dinleyin ve çözüm arayışları bulun” şeklinde konuştu.
 
‘Kayıtlara geçmeyen 28 kadın daha varsa?’
 
TJA aktivisti Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Rêya Armûşê (İpekyolu) İlçe Eşbaşkanı Dilan Çelik, artan kadın katliamlarının toplumun kanayan yarası haline geldiğini belirterek, ağustos ayında yalnızca resmi verilere göre 28 kadının erkekler tarafından katledildiğini söyledi. Dilan Çelik, “Bu korkunç bir tablo. Ancak bunun resmiyete geçen, verilere yansıyan ve haberlere konu olan kısmı olduğunu unutmamalıyız. Ya bunun ötesinde, sesini duyuramayan, kayıtlara geçmeyen bir 28 kadın daha varsa? O zaman tablo çok daha vahim hale geliyor. Bunun olmaması için farkındalık oluşturacak ciddi çalışmaların, kampanyaların yapılması ve caydırıcı yasaların yürürlüğe girmesi gerekiyor. Kadın katlediliyor ve genelde katleden de kadının hayatındaki erkek oluyor. Bunu kıskançlık ya da sahiplenme adı altında açıklamaya çalışıyorlar. Oysa bu, sistemin erkeğe öğrettiği bir anlayıştan ibaret” diye belirtti. 
 
‘Erkek eril düzenden güç alıyor’
 
Dilan Çelik, kadın katliamı faillerine verilen cezaların caydırıcı olmadığına dikkat çekerek, mevcut sistemin erkeklere güç verdiğini belirtti. Dilan Çelik, “Sistem eril olduğu için erkek kendinde bu hakkı görüyor. Çünkü öyle yaşamış, öyle öğrenmiş ve eril düzenden güç alıyor. Bir takım elbiseyle, kravatla mahkemeye çıktığında masum bir hale bürünerek ‘kıskandım, benim eşim, benim kız kardeşim, benim annem’ diyerek suçu sahiplenme üzerinden savunuyor ve sonunda üç ay, altı ay gibi komik cezalarla kurtulabiliyor. Oysa önemli olan bunun bir daha yaşanmaması için cezaların caydırıcı hale gelmesidir. Bu cezalar gerçekten uygulanırsa, bırakın şiddeti hayata geçirmeyi, bir kadına yönelik fiziksel ya da duygusal şiddeti düşünmek bile mümkün olmayacaktır. Ancak mevcut sistem bu şekilde devam ederse, bu anlayış da sürer ve kadınlara yönelik şiddet, mobbing ve cinayetler artmaya devam eder” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadın ana tanrıça kültüründen geliyor’
 
Kadınların ana tanrıça kültüründen gelen güçlü bir kimliğe sahip olduğunu vurgulayan Dilan Çelik, yaşamın öznesinin kadınlar olduğunu hatırlatmaya çalıştıklarını söyledi. Dilan Çelik, “Kadınların öz savunma gücü vardır ve bu güç sayesinde karşılaşabilecekleri her türlü fiziksel ya da duygusal şiddete karşı susmamaları, korkmamaları, utanmamaları gerekir. Çünkü bu saldırılar, eril zihniyetin ve sistemin bir yansımasıdır. Biz kadınlara bu bilinci aşılamaya çalışıyoruz. Kesinlikle yalnız olmadıklarını hissettirmek istiyoruz. Çabamız, şiddetle karşılaşmamaları için ama karşılaştıkları durumda da yalnız olmadıklarını, bizlerin yanlarında olduğunu ve her türlü sorunla beraber mücadele edeceğimizi bilmeleri içindir” sözlerine yer verdi.
 
‘Cezasızlık politikaları tamamen cesaret verici’
 
Cezasızlık politikalarının failleri cesaretlendirdiğine dikkat çeken Dilan Çelik, işlenen suçların bu anlayıştan güç aldığını ifade etti. Dilan Çelik, “Bir kişi suç işlediğinde ‘bana dokunamazlar, ben bunun bilincindeyim, kendimde hak gördüm’ diyerek hareket edebiliyor. Cezasızlık politikaları tamamen cesaret verici bir nitelik taşıyor. Oysa fail, işlediği eylem karşısında ağır bir ceza alacağını bilse, belki daha düşünme aşamasında vazgeçebilir. Ancak mevcut sistemde cesaret buluyor. Kadınların başına gelen her türlü psikolojik ve fiziksel şiddet karşısında utanmaması, susmaması, içselleştirmemesi gerekiyor. Hiçbir zaman bir kadının eksikliği, suçu ya da sorunu değildir. Yaşadığımız coğrafyada, Türkiye’de ve Dünya’da kadınların korkması, utanması gereken bir durum yoktur. Biz hiçbir kadın arkadaşımızın böyle bir durumla karşılaşmasını istemiyoruz. Mücadelemizi sürdüreceğiz ve kadınları asla yalnız bırakmayacağız. Eğer bu şiddeti yaşamışlarsa, aslında korkması gereken, susması gereken, utanması gereken failler olmalı. Bir kadının uğradığı şiddet ve kırım karşısında kesinlikle susmaması, korkmaması lazım” diye konuştu.