Semsûr'da 'Barış hakkı, demokratik yaşam' paneli

  • 16:18 20 Eylül 2025
  • Güncel
SEMSÛR - Semsûr Emek ve Demokrasi Platformu "Barış hakkı, demokratik yaşam" şiarıyla panel gerçekleştirdi.
 
Semsûr Emek ve Demokrasi Platformu "Barış hakkı, demokratik yaşam" şiarıyla Semsûr'un Altınşehir Mahallesi'nde bulunan Altınşehir Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda panel düzenledi. Moderatörlüğünü Eğitim Sen Semsûr şubesi Başkanı Zeynal Polat'ın üstlendiği panele konuşmacı olarak; İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Eren Keskin, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, Siyaset Bilimci ve İnsan Hakları Savunucusu Fatma Bostan Ünsal, Barış Vakfı Kurucusu Hakan Tahmaz katıldı. Salona "Demokratik bir gelecek için barışa ses ver", "Barış insan hakkıdır! Barış insanlığın teminatıdır! Yaşasın barış" pankartları asıldı. Panele; Tevgera Jinên Azad (TJA), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl ve İlçe örgütleri, Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) yanı sıra çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcileri ve yurttaş katıldı. Saygı duruşunun ardından panel başladı.
 
‘Kök nedenleri ortadan kaldıracak bir zemine ihtiyaç var’
 
"İnsan hakları ancak barış zemininde olabilir" diyen Fatma Bostan Ünsal, "Türkiye'nin de kendi içinde çatışmalı ortamı bitireceği bir zemin söz konusu. Çeşitli sebeplerle kitlesel anlamda bu iş mutlaka olacak halkta böyle bir güven yok ama destek çok fazla. Çatışmalı bir ortam binlerce insanımızın ölümüne yol açtı. Maddi açıdan çok fazla zarara yol açtı. Türkiye kolaylıkla hukuk dışına çıkabilen bir ülke haline de geldi. İnsan hakları dediğimiz ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, işkencenin çok rahatlıkla yapılabildiği bir yer oldu . Kök nedenleri ortadan kaldıracak bir zemine ihtiyaç var" şeklinde konuştu.
 
‘Her şeye rağmen barışı istiyoruz’
 
Buradaki sorun devletin temelden kaynaklanan bakış açısıdır diyen Eren Keskin, her şeye rağmen barış istediklerini söyledi. Eren Keskin, “Bugün Musa Amca'nın katledildiği gün. 33 yıl önce bu devlet 3 kurşunla katletti, hiç kimse ceza almadı ve katilleri şu an aramızda dolaşıyor. Musa Anter’in tüm hayatı Kürt sorununun ta kendisi. Herkes bugünü konuşuyor ama mesele Tayyip Erdoğan değil. Bu Cumhuriyet kuruluşundan itibaren tek bir kimliği temel alan bu coğrafyada çok zengin olan etnik, inanç, cinsiyet kimliklerini ya yok eden ya da asimile eden bir resmi ideolojiye sahip. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren çok fazla hak ihlali yaşandı. Şeyh Sait ve Seyid Rıza katledildi ve mezarları bile kaybettirildi. Kürdistan'da yaşanan katliamlar yaşandığında PKK yoktu. PKK bir sonuç olarak çıktı. Her şeye rağmen barışı istiyoruz. İHD olarak bu süreci gerçekten çok önemsiyoruz' dedi.
 
‘Komisyonu her şeye rağmen önemli buluyoruz’
 
Süreci, iç dinamiklerin değil dış dinamiklerin zorladığını ifade eden Eren Keskin süreci sahiplenme çağrısında bulundu. Eren Keskin, “Devlet bugün bu süreci başlattıysa ırkçı milliyetçiliğin temsilcisi olan siyasi partinin söz sahibi başlattıysa demek ki zor durumdalar. Ben bu sürecin önceki süreçlerden farklı olduğunu düşünüyorum. Bu süreç kolay olmayacak çünkü içerden bir sahipleniş yok. Neden sahiplenmiyor? En büyük nedeni 'AKP ile mi anlaşıyorsunuz' diyorlar. Bu bir anlaşma meselesi değil, iktidarda kim varsa onunla görüşülür. Bu devlet hiçbir zaman samimi olmaz. Onu samimi ve gerçekçi davranmaya zorlayacak olan iç dinamiği yaratmak gerekiyor. Ekim ayında Meclisin açılmasını bekliyoruz. Bir komisyon var, her şeye rağmen önemli buluyoruz bu komisyonu. Herkesi dinliyorlar. Umarım iyi sonuçlar çıkar. Ve ekim ayından itibaren olumlu çalışmalar başlar, yasal düzenlemeler başlar. Çünkü Türk devletinin yargısı tamamen çifte standartlı ırkçı ve ayrımcı bir yargı” sözlerini söyledi.  
 
‘Taleplerimizle süreci yürüteceğiz’
 
Son olarak konuşan Sevgi Yılmaz, sorumluluk alma çağrısında bulundu. “Eğer bu süreç işliyorsa barış akademisyenleri derhal işlerine iade edilmeli. Biz taleplerle yürüyeceğiz. Biraz oralardan zorlayarak bu süreci ilerletebileceğimizi düşünüyoruz. Her bir üyemiz her bir arkadaşımızın en büyük sorumluluğu, burada kurduğumuz her cümleyi her yere taşımak. Bir ufuk çizgisi koymak zorundayız. Çok ağır bir yükümüz var. Bugün İBB'ye kayyum atanana kadar Diyarbakır'a atanan kayyumu haklı buluyordu insanlar. Bu kadar kopmuş ama biz bu olanaklarımızı heba etmeden ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Bu sorumluluk hepimizin sorumluluğundadır.”
 
Panel, sorulan soruların cevaplanması ile son buldu.