Ana akım medya veriler arkasındaki eşitsizlikleri görünmez kılıyor

  • 09:06 12 Ekim 2025
  • Medya Kritik
 
Derya Ren
 
HABER MERKEZİ – TÜİK verileri ana akım medya tarafından “TÜİK verileri açıkladı” başlığıyla servis edilirken, arka planındaki sosyo-politik dinamikleri, toplumsal eşitsizlikleri, kadın-emek sorunlarını, bölgesel farklılıkları görünmez kılıyor.
 
Türkiye’de gün geçtikçe derinleşen ekonomik kriz, yurttaşın alım gücünü asgari düzeye indiriyor. Hükümetin halka ayırması gereken bütçeyi savaşa ayırırken, yurt içinde halk derin bir kriz ile boğuşmasına ve yurtdışında ise izlediği savaş politikaları ile ithalat ve ihracatta gerilemesine neden oluyor. Öte yandan geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül ayı verilerine göre, enflasyon aylık bazda yüzde 3.23, yıllık bazda ise yüzde 33.29 oranında artış gösterdi. TÜİK verilerin aksine bağımsız akademisyenler ve ekonomistlerden oluşan ENAG ise eylül ayında enflasyon aylık yüzde 3.79, yıllık bazda ise yüzde 63.23 olarak açıkladı.  
 
Veriler, krizi görmezden geliyor
 
TÜİK’in yayımladığı istatistikler resmi olarak “şeffaflık” beklentisini taşısa da bu verilerin, halkın gündemine düşünmeden geçirilmiş bir “sayısal meşruiyet” olarak sunulduğu görülüyor.  “TÜİK verileri açıkladı” başlığıyla sunulan bu göstergeler, çoğu zaman arka planındaki sosyo-politik dinamikleri, toplumsal eşitsizlikleri, kadın-emek sorunlarını, bölgesel farklılıkları görünmez kılıyor. Medyanın dilindeki krizi görmeme hali burada da verilerin yorumlanmasında ve sunulmasında geçerli olabiliyor. Veriler “genel artış/azalış” çerçevesinde verildiğinde, hangi toplumsal kesimlerde krize dönüştüğünün üstü kapatılmış oluyor.
 
Sorumluluk eksikliği ve takip mekanizmasının olmaması
 
Ana akım medyada  “TÜİK verileri açıklandı” denilerek var olan krizin görünmez olması hedefleniyor. Ancak “veri ne anlama geliyor, hangi kesimler için ne sonuç doğuracak?” gibi sorular sorulmazken, bir nevi medya aracılığıyla iktidarın sebep olduğu ekonomik kriz örtbas edilmeye çalışılıyor. Örneğin üretim-satış verileri açıklanırken, bu artışın emek sektörlerindeki çalışma koşullarına etkisi, bölgesel yoksullukla bağlantısı, kadın emeği üzerindeki yükü gibi konular medyada genellikle yer bulmuyor.
 
Medya sorumluluk almalı
 
TÜİK verilerinin açıklanmasıyla birlikte “kim ne yapacak?”, “hangi toplumsal kesim hangi yönden etkilenecek?”, “eşitsizlikler nasıl dönüştürülecek?” gibi soruların da gündeme gelmesi gerekiyor. Veriler, sadece rakamsal olarak değil, toplumsal bir araç haline gelmeli. Dolayısıyla, medya aktörlerinin, akademik çevrelerin ve sivil toplumun üzerine düşen görev; verileri yalnızca “artış-azalış” olarak aktarılmaktan çıkarıp, o verilerin ardındaki toplumsal gerçekleri görünür kılmak, sorumluluk alanlarını genişletmek ve özellikle görmezden gelinenlere ses olmak olmalı.