Yeni dönem sorunlar silsilesiyle başladı

  • 09:05 18 Eylül 2025
  • Güncel
Azize Akoğlu
 
AMED - Yeni eğitim-öğretim döneminin mevcut sorunların gölgesinde başladığını anlatan Eğitim Sen'li Saliha Zorlu, öğrencilerin, eğitimden koparılarak, çocuk işçiliğe yöneltildiğini, tarikatlar eliyle de eğitim süresinin azaltılarak, erken yaşta evliliklerin hedefte olduğunu söyledi.  
 
Türkiye ve Kürdistan'da 2025-2026 eğitim-öğretim yılı dönemi sorunlar silsilesi ile başladı. İktidarın yürüttüğü savaş politikalarıyla derinleşen ekonomik kriz, eğitimi geri plana atarken, çocuk işçiliğini arttırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir eğitim modeli olarak sunulan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) aracılığıyla öğrenciler, bilimsel eğitimden uzak, asgari ücretin çok altında maaşlarla sömürülüyor. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında, MESEM kapsamında çalışan en az 9 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Mevcut eğitim sistemi, öğrencilere bir gelecek vaat etmezken, derinleşen sorunlar, öğrencilerin okula devam etmelerini her geçen gün zorlaştırıyor.
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Amed 1 No’lu Şube Eşbaşkanı Saliha Zorlu,  mecvut sorunları ve neyi doğurduğunu anlattı. Ekonomik krizin faturasının topluma kesildiğini belirten Saliha Zorlu, milyonlarca öğrencinin açlık ve yoksulluk sınırı altında eğitim hayatına devam etmek zorunda bırakıldığını hatırlattı. 
 
Öğrenciler tekçi ve cinsiyetçi eğitim kıskacında
 
Eğitim sisteminin özelleştirildiğine dikkat çeken Saliha Zorlu, “Eğitimi satın alma imkânlarına ulaşabilen ya da koşullarını zorlayarak eğitimi satın almaya çalışan bir kesim oluşurken, devlet okullarında eğitim almak zorunda kalan çok geniş bir kitlede maalesef tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi, dinselleştirilmiş bir eğitimin kıskacında bilimsellikten evrensellikten uzak bir sistemde eğitim almak zorunda kalıyor. Devlet okulları büyük oranda meslek liseleri haline getirildi. Buralarda çocuk işçiler üretilmeye çalışılıyor. Türkiye ekonomisinin geldiği çıkmazda temel anlamda en çok etkilenen kesim çocuklar oluyor" dedi. 
 
Bir okul çantasını doldurmak: 7-10 bin TL arası
 
Saliha Zorlu, bir okul çantasının en ucuz haliyle dolmasının 7 bin ile 10 bin TL arasında bir maliyete tekabül ettiğini aktardı. Saliha Zorlu, "Çocuklarımız aynı zamanda yoksulluk ve açlık sınırları içerisinde evlerinden aç çıkıyor ve okul saatleri boyunca da aç kalıyor. Okullarda nitelikli suya, gıdaya erişim sorunları yaşıyorlar. Uzun saatlerde okullarda kalıyorlar ama bir kantine gitmeleri dahi ortalama 100 TL'yi buluyor" diye belirtti. 
 
‘Okullar kendi haline bırakıldı, ihtiyaçları velilere yük edildi’
 
Eğitime ayrılan bütçenin yetersiz olduğuna işaret eden Saliha Zorlu, “Okulların kendi haline bırakıldığını, ihtiyaçlarının velilere yük haline getirildiğini defaten söyledik. Ancak eğitime ayrılan bütçe bugün OİSD ülkelerine kıyasla 3/1 oranında duruyor. Bu kadar geniş okul sayısı bu kadar büyük genç nüfusunun eğitim alması gerekirken bu oran 3/1 de kalıyor. O yüzden her Aralık ayında bütçe görüşmeleri yapılırken demokratik bir bütçe talep ediyoruz. Katılımcı bütçeden, çocukların eğitimden alması gereken payı alabilecekleri bir bütçeden bahsediyoruz” hatırlatmasında bulundu. 
 
'Mesleki eğitim adı altında çocuklar köleleştiriliyor'
 
Bir ideolojik araç haline getirilmiş eğitim sisteminin gençlere, ailelere umut vaat etmediğini söyleyen Saliha Zorlu, “Eğitim bir ideolojik araç olarak kullanılıyor ve kimseye umut vermiyor. Çocuklar kendi geleceklerini eğitim sisteminin içeresinde kurgulayamıyorlar. Bu sistem bir yönüyle çocukları evrensel düzeydeki eğitim sistemine taşımaktan yoksunken bir yandan da çocuklara işçi olmayı öğretiyor. Mesem’deki liselerin çokça artması bir nebze tek tartışıldı. Meslek liseleri çok fazla arttı bir süre sonra MESEM denilen bir kapsam içerisine alındı. Çocuklar örnek uygulamalarla ortaokullarda genelde ise liselerde MESEM’lerde çocuklar tamamıyla okul dışında okul tabanlı olmayan bir mesleki liseyle işyeri merkezli bir mesleki eğitimin içerisine alınıyorlar. Okul görmüyorlar, sadece işyerinde mesleki eğitim adı altında işçileşiyor, köleleşiyorlar. Aldıkları ücret, bir asgari ücretlinin alması gereken ücretin neredeyse 4/1’i düzeyinde” diye aktardı. 
 
'MESEM ile ucuz eleman yetiştiriliyor'
 
Çocukları yoksullaştırıp, emeğinden faydalanarak istismar etmeye dönük bir eğitim sisteminin organize edildiğine işaret eden Saliha Zorlu, başından beri MESEM sistemine karşı geldiklerini vurguladı. Saliha Zorlu, “Okul çağında olan 15-17 yaşında öğrencilerin ardı ardına hayatını kaybetmesi hala Eğitim Bakanlığı’na bir şey anlatmıyor. Hala Eğitim Bakanlığı MESEM’lerin varlığında ısrar ediyor. Çocuklarının ölümlerine bakmıyor, sermeyenin ne dediğini önceliyor. Sermaye ucuz işçi, ara eleman yetiştirin diyor. Eğitim Bakanlığı sermaye için okulları MESEM’e dönüştürüyor. Çocuklar hayatlarının en güzel zamanlarını işçi olarak geçiriyor, hayattan koparılıyor. Kendi yaşıtları bütün dünyada pozitif bilimler ve evrensel değerlerle eğitim görürken, buradaki öğrenciler  bilgi ve eğitim dışında kalıyor" ifadelerini kullandı. 
 
'393 bin mülteci çocuk okula gidemiyor'
 
Ellerinde olan verilere göre 393 bin mülteci çocuğun okula gidemediğini hatırlatan Saliha Zorlu, “Günlük ekonomik çarkın içeresinde sömürünün altında yaşıyorlar. 500 bin üzerinde Özel eğitim alması gereken öğrencilerimiz nitelikli eğitim alamıyor. Bu nitelikli eğitimi verebilecek öğretmen kadro ataması yapılmıyor. Ne de okullar buna uygun hale getiriliyor. Kaynaştırma öğrencisi olarak yerleştiren öğrencilerimizin özel olarak eğitim görmeleri için yeterli koşullar mevcut değil" dedi.  
 
Tarikatlar eliyle eğitim süresine ayar: İşçilik ve çocuk yaşta evlilik artacak
 
İktidarın zorunlu eğitim süresini kısaltmayı hedeflediğini söyleyen Saliha Zorlu, “Bu formüllerin çoğunu oluşturanların tarikat ve cemaatler olduğunu söylemek gerekiyor. Bu formülleri oluşturup bakanlığa sunuyorlar. Temel motivasyon gerekçelerin şu olduğunu söylemek gerekiyor; Çocukların iş hayatına erken atılmasını istiyorlar. Erken evlenmesini istiyorlar. Bunun derinleşmesi için uğraşan bir eğitim bürokrasisi,  tarikat ve cemaat ortaklaşması var. Bu ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bununla yine Kız imam hatip ortaokullarını açılıyor olması cinsiyetlerin birbirinden erken ayrıştırılıyor olması demektir. Bu kadar kadına yönelik şiddetin olduğu bir toplumda yaşıyorken, cinsiyetler arası barışın temin edilmesi için ortak mekânlar, ortak dil oluşturmak zorunlulukken, ortaokul düzeyinde ayrıştırılmayı nefret, şiddet ve ötekileştirmeyi arttıracağını ve bunu çok tehlikeli olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
Anadilde eğitim hakkı 
 
Milyonlarca öğrencinin bu dönem anadilinde eğitim görme hakkından mahrum olarak okula başladığını da hatırlatan Saliha Zorlu, “Türkiye’nin ihtiyacı olan barışın gelmesinin en önemli zeminlerinden bir tanesi dil barışıdır. Diller arası barışın oluşmadığı, hakların kendilerini dilleriyle ifade edemedikleri bir toplumda maalesef başka türlü barışın oluşmayacağı çok açık. Anadilinde, demokratik, bilimsel, laik barışçıl eğitim talep ediyoruz. Toplumumuzun özellikle çocuklarımızın geleceği ve sağlığı için bunu inşa etmek hepimizin görevi. Özellikle eğitim alanının borcudur. Bu borcu ödeme zamanıdır” dedi.
 
'Toplum eğitim hakkına sahip çıkmalı'
 
Barışın konuşulduğu bir süreçte çocuklara barış kültürünü aşılamak adına nitelikli eğitim hakkına değinen Saliha Zorlu, sendikalar olarak hükûmetin önüne sorumluluk koyarak, bunun el birliğiyle inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Saliha Zorlu,  “Toplumun eğitim hakkına sahip çıkması gerekiyor. Bu sadece sendikaların işi değil. Herkesin görevidir" diye konuştu.