
‘Erkeğin değil, barışın dili hâkim kılınmalı’
- 09:03 30 Mayıs 2025
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR – Toplumda barış dilinin hâkim kılınmasının şart olduğuna dikkat çeken kadınlar, barışın toplumsallaşabilmesi için barış dilinin hâkim olması gerektiğini söylüyor.
Kürt halkının temel haklarını kazanma mücadelesi yarım asrı aşkın süredir devam ederken, 40 yılı aşkın çatışma sürecinde en ağır bedeli kadınlar ve çocuklar ödedi. Kadınlar, sadece savaşın yıkıcılığına maruz kalmadı; aynı zamanda en zorlu koşullarda özgürlük mücadelesi yürüttü. Savaşları çıkaran değil, savaşın en ağır yükünü taşıyan kadınlar, barışın inşasında daha fazla söz hakkı düştüğünü vurgulamaya devam ediyor.
Barışın sadece bir devlet politikası değil, toplumsal bir ihtiyaç ve kadınların katılımıyla mümkün olduğunu vurgulayan kadınlar, daha fazla söz üretmeleri gerektiğini belirtiyor. Barış dilinin toplumda egemen kılınmasının önemine işaret eden kadınlar, bu konuda JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Böyle olursa sana ne zararı olur?’ sorusu sorulmalı
Barışı toplumsallaştırmanın daha fazla insana ulaşmakla sağlanacağını belirten Foça Barış Kadınları’ndan Nursen Coşkun, akademisyen Melek Göregenli’ye atıfta bulunarak, “Böyle olursa sana ne zararı olur?” sorusunun sorulması gerektiğini dile getirdi. Topluma birbirini anlamayı ve ‘barış’ kelimesinden korkmamak gerektiğini anlatmak gerektiğini ifade eden Nursen Coşkun, “Çünkü öyle bir ön yargı var. Biz kurulduğumuzda adımızda barış olduğu için ‘terörist’ diye nitelendirildik. Sonra baktılar ki koyduğumuz etkinlikler insandan, doğadan, kadından yana, şiddetten uzak ve bizi kabullendiler. Şimdi her gün sayımız artarak, düzenli toplanarak etkinlikler yapıyoruz” dedi.
‘Barış festivalleri, film gösterimleri düzenlenebilir’
Barışın uzun bir yol olduğunu, ancak umut ve örgütlü mücadele ile zorlukların aşılabileceğini kaydeden Nursen Coşkun, barış isteyen çevrelerin birlikte daha çok ses getirecek büyük etkinlikler yapabileceğini dile getirdi. Nursen Coşkun, “Barış görüşmeleri gündeme geldikten sonra, özellikle bu konuda üstüne görev edinen kesimler barış festivalleri, belgeseller, savaşa karşı barış içerikli film gösterimleri gibi etkinlikler düzenleyebilir. Barışı çok fazla konuşarak, kelime olarak öncelikle sevdirmek, barış dilini insanlar arasında inşa etmek gerekiyor. Ben barış festivali diyorum. Eğlenceli olsun, filmi, söyleşileri olsun; bu festival il il gezsin. Ülkenin 4-5 şehrinde yapılabilirse, daha yaygın konuşma, insanları bu işe çekmesi, kafa yorması sağlanabilir” diye konuştu.
‘Sürece yönelik kaygılar devletin adım atmasıyla giderilebilir’
Savaşın en fazla kadın ve çocuklara zarar verdiğini, dolayısıyla en çok kadınların barışa sahip çıkması gerektiğini ifade eden Balıkesir DEM Parti Kadın Meclisi’nden Telli Işık, sivil toplum örgütleri ve emek ile demokrasi cephesindekilerle bir araya gelip barışın anlatılması gerektiğini söyledi. Bir kesimde sürece dair güvensizliğin devam ettiğini belirten Telli Işık, “İnatla, sabırla barışı bıkmadan anlatmalıyız. Çünkü barıştan en başta biz kadınlar, çocuklar kazanacak. Kimsenin sokağa çıkmadığı dönemlerde kadınlar alanlarda oldu, demokrasiden asla vazgeçmediler. Kaygılar ise bir önceki süreçle ilgili. Bir taraf barışa çok yakın adımlar atıyor ama devlet tarafından demokrasiye dair düzenlemeler, hasta tutsaklar, haksız yere içeride yatan siyasi tutsaklarımız için adım atılırsa kaygılar azalabilir” sözlerini kullandı.
‘Batı barışa sahip çıkarsa daha anlamlı olacak’
Bütçenin çoğunun savaşa gittiğini ifade eden Telli Işık sözlerine şunları ekledi: “Bu anlamda da kadınlar inatla, sabırla barışı dört bir yana yaymalı. Kürtler yıllardır istiyor bunu ve en anlamlısı da Batı’dan, Kuzey’den, Güney’den doğru barışa sahip çıkmak. O zaman çok daha anlamlı olacak. İlk defa bir parti aynı topraklarda birlikte yaşamı, demokratik cumhuriyeti savunuyor. Demokratik anlamda kültürlerin bir arada yaşayabildiği, farklı kimliklerin eşit yurttaş olarak yaşayabilmesi gerekiyor. Böyle bir barışta Türkler, Batı’da yaşayanlar ekonomik refah içinde yaşayabilecek.”
‘Kadınlar halklar arasında köprüler inşa etmeli’
Barışın, halkın her anlamda eşit ve huzur içinde yaşaması, ifade özgürlüğünün bulunması anlamına geldiğini ifade eden Dikili Kadın Platformu’ndan Zeliha Dağlı, barış olmaksızın hayatın akışının devam edemeyeceğini kaydetti. Barış talebinin yerelden yükselmesi gerektiğini vurgulayan Zeliha Dağlı, “Barış ihtiyacını en fazla kadınlar hissediyor. Kadınlar güçlerini birleştirmeli ve halklar arasında köprüler inşa etmeli. Bunun için gereken şey, özgürce düşüncelerimizi söyleyebilmek, dili, kültürü kullanabilmek. Bu da savaşları durdurmakla mümkün. Savaşlara harcanan paraların barışa harcanması, savaş yerine yaşamın tercih edilmesi için uğraşılması gerekir” dedi.
‘Savaşı erkekler çıkarıyor, oysa yoksullaşan kadınlar’
Savaşların halklar, kadınlar ve çocuklar için değil, emperyalizmin çıkarları için erkekler tarafından çıkarıldığını belirten Zeliha Dağlı, “Ezilenler sesini çıkarmalı. Bunun için barış inisiyatifleri, özellikle kadın barış inisiyatifleri kurulmalı. Çünkü savaşı biz çıkarmadığımız halde en çok zarar gören kadınlar. Dünyanın yarısını biz oluşturuyoruz ama yoksulların da yüzde 80’i kadın. Hem yoksuluz hem yoksulların da ezdiği bir kitleyiz. Bizim sesimizi çıkarmamız çok önemli. Dünyayı alt üst edecek bir güce sahibiz” diye konuştu.
‘Kadınlar köprüler kurmalı’
Bu süreçte kadınların farklılıklarını bir tarafa bırakarak, kadınların sesini kullanabileceği alanları oluşturmaya çalışması gerektiğini ifade eden Zeliha Dağlı, “Bir köprü örgütlenmesi, inisiyatifi kurmalıyız. Kadınlar kendi haklarını deklare edebilir, komisyonlar, birliktelikler kurulabilir. Güçlü bir kadın hareketi var: Mor Çatı, EŞİK, inisiyatifler var. Barış olmadan gelişme olmuyor. Toplumun yüzde 80’i barış istiyor” dedi.
‘Erkek dilini kadınlar yıkacak’
Erkek dilini kadınların yıkacağını, devletin de dilini değiştirmesi için kadınların sesini çıkarması gerekliliği üzerinde duran Zeliha Dağlı, son olarak şöyle konuştu: “Kadınlar sesini yükseltmese devlet istediği gibi gider ama biz bunun zaman zaman değişebileceğini gördük. Sıkıştırdığımız zaman bu işin sonucunu alamayacaklar. Çünkü biz toplumun üç-beş kadını değil, yarısıyız; sesimiz çok önemli. Biz bu gücümüzü barış için kullanacağız, isteseler de istemeseler de. Çünkü barış, geleceğimiz demek ve bunu vermeyeceğiz.”